Bir insan nasıl dayanıklı olur? Zorlukların içinde geçerken güçlenmenin başka yolları olabilir mi?
ilhamdaşlarım merhabalar. Bu hafta, geçtiğimiz zorluklar arasında, hepimize dayanıklılık kazandırabilecek ilhamları paylaşmak istedim. Sevgilerimle Özgür Alaz
Hepimizin mücadeleleri var.
Hayat belki bir mücadele.
Belki bu yazıyı okumak da bir odaklanma mücadelesi.
Mücadelelerimizi, zorluklarımızı, sıkıntılarımızı, sınırlarımızı, tabularımızı ve statükolarımızı düşünün.
Nasıl adlandırsak adlandıralım, nasıl şekillerde olursa olsun.
Acaba, tüm bu mücadelelerimiz için mücadelelerimizi zenginleştirecek neler olabilir ve nasıl ilhamlar olabilir?
Bizi, tüm bu mücadeleler arasında, bize dayanıklılık kazandıracak başka şeyler olabilir mi?
Sıkıntılar ve stresler kötüdür, ancak her sıkıntı ve stres kötü değildir. Bazı sıkıntılar; hatalardan, sistem bozukluklarından, düzensizliklerden vb. olur, ama bazı sıkıntılar ve streslerse, doğum sancısı veya kozadan çıkmanın zorluğu gibidir. Bu sıkıntılar ve stresler, iyi sıkıntılar ve streslerdir. Ve bu sıkıntılar ve stresler, hayatımızı hayat yapacak sıkıntılar ve streslerdir. İyi stres ve iyi sıkıntı ile kötü stres ve kötü sıkıntı arasındaki farkı bilmek, iyi stres için boşuna kötü stres hissetmemizi engeller.
“Rotalar ne kadar zorlaşırsa tırmanış o kadar ilginç hale gelir ve çözmek zorunda kaldığınız çılgın hareketler de o kadar artar. “ Adam Ondra
Mücadelelerimizin zamanla ilişkisini bilmek önemlidir. Bazı mücadeleler zamana karşıdır. Örneğin, bir fırtına eser ama fırtına bir dakikalık fırtınadır. Sizin yapmanız gekeren bu bir dakika içinde ayakta kalmaktır. Ya da, çoğu acı, zaman içinde hafifler. Dalgalar, (zaman geçtikçe) uzaklaştıkça etkisini kaybeder. Mücadele oyununun zamansal dinamiklerini bilmek güçtür. Bu mücadelede zamanı yanına almak gibidir.
“Beşik sallayan, dünyayı sallar” Ben bu sözü bir Afrika atasözü olarak kaydetmiştim. Mücadelelerimiz için inanç ve güven arıyoruz ya. İşte ihtiyacımız olan inanç ve güven o beşik sallamalarımızda. Bir mücadelemiz, bir işimiz, bir beşik sallamamız, bir ses çıkarmamız veya bir itiraz etmemiz, sadece o anki duruma yanıt değildir. O itirazlarımız, o çıkardığımız sesler, bizi de değiştirir. Bize, “ben burada ayağa kalkabiliyorsam, her yerde ayağa kalkabilirim.” mesajı verir. Mücadelelerimizin bizi değiştirme, bizi bütün olarak güçlendirme ve bize her mücadelemizde güç verme özelliği vardır. Bu güçten faydalanalım.
Mücadelemiz kendimizle. Her mücadele bir şekilde kendinle mücadeleyi de içerir. Belki, başka şeylerle mücadele ettiğimizi düşünürken, aslında “başarılı olma veya sorumluluk alma korkumuzla” mücadele ediyoruzdur. Belki normalimizle mücadele ediyoruzdur, belki de zorluklar karşısında kaçma refleksimizle mücadele ediyoruzdur.
Hayatımıza çıkan zorlukları, dirençleri ve sıkıntıları olumsuz algılıyoruz. Ancak, kendimizden çıkalım. Kendimizden öteye çıkalım. Hayal ettiğimiz geleceği düşünelim. Yaratmak istediğimiz değişimi düşünelim. Tüm bu değişimler, mevcut durum(statuko) için bir sıkıntı değil midir? Mevcut durum gözünden düşünürseniz, mevcut duruma ancak zorluk çıkararak, mevcut duruma direnç koyarak mevcut durumu değiştiremez miyiz? Yani, mevcut durumu değiştirmek için, mevcut duruma karşı zorluk çıkarmalıyız. Bir başka deyişle, belanın kendisi olmalıyız.
Snickers’ın reklamında söylediği: “Açken; sen, sen değilsin” sözünde olduğu gibi, hareket halindeyken, belirsizlik içindeyken, korku içindeyken, acele ediyorken vb. biz biz değiliz. Her şey yolundayken, sağlıklı beslenmek kolay. Ancak, depresyondayken, açken veya atıştırmalıkla cezbedilmişken sağlıklı beslenmek o kadar kolay olmasa gerek. Ve hayat her zaman önümüze böyle zorluklar çıkarır. Örneğimiz, “sağlıklı beslenmek” hedefimiz olsun. Kendimize “Sağlıklı beslenme” hedefi koymakla yetinmeyelim, “Kaos içinde (hareket, belirsizlik, acele, korku…) içinde sağlıklı beslenebilmek” hedefi koyalım. Kaos’u hayatın normali kabul edelim.
Dünyanı genişleterek mücadele etmek. Mücadele ringine sen olarak çıkarsın, ancak mücadele ringinde sen olarak kalmazsın. Bu sırada genişleyebilirsin. Yeni bilgiler, yeni anlayışlar, yeni görme biçimleri, yeni roller, yeni öğrenmeler, yeni rol modelleri, yeni yardımlaşmalar, yeni teknolojiler hayatına girebilir. Belki de, ringde, hayatına en çok yeniliği katanın kazanacağı bir mücadeledir. Savaş tarihine bakarsanız, çoğu savaş, savaşın başındaki güç dengesine göre neticelenmez. Arada, en hızlı öğrenen, en hızlı teknoloji geliştirenin kazandığı savaşlar çoğunluktadır.
Mücadeleler birleştirir. Ortak mücadeleler, ortak düşmanlar, ortak zorluklar sizi kimlerle yakınlaştırır? Nasıl yeni bağlar kurmayı sağlar? Mücadeleniz, nasıl yankılanır? Mücadelenizle kazandığınız güvenle, yol içinde kimler size destek verir? Mücadeleye başlarken yalnızsınız? Ancak, mücadele ettikçe taraftarlarınız toplanacaktır.
“Her iyi tenis oyuncusu kısa bir hafızaya sahip olmalıdır.” der Alexander Zverev. Unutmak, yok saymak, yokmuş gibi davranmak, mücadelelerimizde bize güç kazandırır. “Bir sınır mı var?” Yokmuş gibi davranarak en azından bir şansımız olur. Etrafımızda moral bozacak çok fazla şey mi oluyor, yokmuş gibi davranarak en azından onları aşmak için bir şans elde ederiz. Karşımızda bizi zorlayan şeyler, bir birim zorluyorsa, onun psikolojik zorluğu belki on birimdir. Onu, gözümüzde küçültmek ve iyi tenis oyuncuları gibi onu yoksaymak bizi ileri taşır.
Profesyonel kişiler zorluklara göğüs gererler. Yağmurlukların üzerine kuş pisliği bulaşmasına aldırış etmezler Ne de olsa hortumla şöyle bir su tutunca bu pislik akar gider
Bir şeyle mücadele etmiyoruz, bir ağla mücadele ediyoruz. Mücadele ettiğimiz şeyi bir şey, bir kavram olarak görmeye meyilliyiz. Örneğin, duygusal yeme isteğiyse, mücadele ettiğimiz şey, sanki bir meydanda onunla savaşıyormuşuz gibi ve onu yok etmemiz gerekiyormuş gibi hissederiz. Oysa savaştığımız şey, o değil, onun ağlarıdır. Yani, onu besleyen, onu tetikleyen ve onun kaynaklarıdır. Onun kaynaklarını kestiğinizde, o da küçülmüş oluyor.
Bir şeyle mücadele etmen, onu eleştirmen ve ona karşı koyman yetmez. Ona, alternatif de koyman gerekir. Neye karşısın ve neyi istemiyorsun? Ama aynı zamanda, peki ama artık ne istiyorsun? Bir şeye alternatif sunmanın kendisi bile, o şeyi zayıflatır.
Mücadelelerini, zorluklarını neye dönüştürüyorsun? Söz yazarları, aşklarını şarkılara dönüştürür. Kimi girişimciler, hayat hikayelerinde, iş fikirlerinin yaşadıkları bir zorluktan doğduğunu anlatırlar. Zorluklarımızla mücadele etmenin ötesinde ne var. Onları bir şeylere dönüştürebilme imkanı var. Peki, bizim dönüştürme yolumuz ne olabilir? Bu mücadelemizin hikayesini mi yazacağız? Mümkün. Bu zorlukları başkaları yaşamasın diye bir danışmanlığa mı dönüştüreceğiz? Mümkün. Bizim dönüştürme yolumuz nedir?
Sanatçı Ememen Flacking’in kaldırımlardaki yarıkları sanat eserlerine çevirmesi
Çok inatçı, güçlü ve yılmaz birisin. Evet evet, kesinlikle çok inatçı, güçlü ve yılmaz birisin. Zorluklar arasında dayanıklı olmanın bir yolu da, kendimize gerçekten böyle bir karakter oluşturmaktır. Her karakter gibi, bu karakter de güçlenebilir, bu karakterin de hikayesi zenginleşebilir. Daha önce hepimizi, “Yılmazlık özgeçmişi” hazırlamaya davet etmiştim. Çok inatçı, güçlü ve yılmaz kişiliğimizin başlangıcı yılmazlık özgeçmişimizi oluşturarak başlamak neden olmasın?
Yaşadığımız zorluklar arasında…
Kişisel, toplumsal ve dünyanın kaosu, belirsizliği, adaletsizliği ve bozuklukları içinde yol alırken…
Hepimize (ve özellikle bana ve kendime…) başka başka şekillerde dayanıklılık konusunda ilham vermesi dileğiyle…
Sevgili ilhamdaşlarımdan da mücadelelerimize destek olabilecek ilhamları beklerim.
Sevgilerimle
kesinlikle ilham verici bir yazı olmuş. Hem ilham hem de ilerleme gücü!
Teşekkürler.