Bu yazıyla, tüm kişiliğinizi ve tüm etiketlerinizi yenileyin.
İlhamdaşlarım merhabalar. Kendinizi nasıl görürsünüz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın, kendi sınırınızı, kendi tanımınızı genişletecek dört yol burada.
İlhamdaşlarım merhabalar,
Kendinizi, dünyanızı ve çevrenizi nasıl tanımladığınıza dikkat edin, çünkü, nasıl tanımladığınıza dönüşürler.
Kendinizi tanımlarken ne kadar geniş olursanız, kavramlarınız ne kadar çok yönlü olursa, zenginliğiniz ve seçenekleriniz o kadar artar.
Tanımlamalar, sizi sınırlandırmaz, tanımlamalarınızın gücüyle ileri gideriz.
Bu hafta, konumuz bu tanımlamalar. Ve bu tanımlamalarımızı genişletecek dört bakış açısı.
Aynı zamanda kendimizi yenilemenin de dört bakış açısı. Çünkü, kimliğimiz veya kimliğimize bakış açımız değiştikçe biz de değişeceğiz.
O zaman şimdiden ilhamolsun!
Sevgilerimle
İyi ve kötünün arasında farklı yollar da vardır.
Potansiyeli çoğaltan liderler kitabında, Liz Wiseman, liderlik tiplerini üçe ayırıyor.
Toksik liderler: Potansiyeli küçülten liderler. Ortamın enerjisini alan liderler. Çevresine alan bırakmayan liderler.
Potansiyeli çoğaltan liderler: Enerji veren, işbirlikleri yaratan, insanları büyüten liderler.
Bu yazımızdaki konumuz bu liderlik türleri değil.
Konumuz ve sorum şu:
Bu iki liderlik tipinden birisi potansiyeli küçültüyor, diğeri potansiyeli büyütüyorsa, üçüncü liderlik tipi nedir?
Liz Wiseman, üçüncü yola, “Yanlışlıkla toksikleşmiş liderler” diye Yani, ya eksik bilgiyle veya eksik deneyimle toksik davranan, ama kendisini düzelttiği zaman toksiklikten kurtulabilecek liderleri bu kategoriye alıyor. Yani, bize, bir şeyi tanımlarken üçüncü yol sunuyor.
“Kendini tanımanın” daha doğrusu “kendini tanımlamanın” bir tuzağı, kendimizi duvarların içinde tanımlamak.
“Kendimizi anlatın” denildiğinde, hepimiz, haklı veya haksız kendimizi bazı sıfatlarla eşleştiririz. Kendimize veya başkalarına, kendimizin; tembel, maymun iştahlı veya yeteneksiz olarak tanımlayabiliriz. Tanımlıyoruz da…
Sözgelimi, kendimize, “tembel” diyorsak ve bunun için haklı sebeplerimiz olsa bile, Liz Wiseman’ın yolu bize üçüncü bir yol sunuyor. Bize değişme gücü sunuyor. Bu sıfatı, kimliğimiz olmaktan kurtarıyor. Belki de, “yanlışlıkla tembeliz” Doğru çevrede, doğru bilgiyle ve doğru motivasyonla tembel olmayacağız. Bizi, arayışta ve umutta tutuyor, bu üçüncü yol.
Henüz’ün Gücü
Kimliklerimizi yeniden çerçevelemenin bir yolu da, kimliklerimizi değişim içinde görmek. Kimliklerimizi hareketli görmek.
Mesela,
Bir şeye ya sahipsiniz, ya değilsinizdir.
Buradaki üçüncü yolsa, o şeye henüz sahip olmadığınızdır. Zaman içinde o şeye sahip olabilirsiniz. Hatta, bu sahip olma yolculuğu, size iyi ki bile dedirtebilir.
Hayalinizdeki eve sahip değil misiniz?
Hayalinizdeki eve henüz sahip değil misiniz? (Yolculukta olduğunuzu görmek, sahip olmamayı, sahip olma yolculuğuna ve bu anı bir başlangıç noktasına dönüştürür.
Rakip şirketin müşterileri mi?
Henüz sizinle tanışmamış müşteriler mi?
Maraton hiç koştunuz mu? Koşmadınız mı?
Yoksa henüz koşmadınız mı?
Tüm bu örneklerde gördüğünüz gibi, “henüz”, kendimizden güç almamıza, her şeyi bir yolculuk olarak görmemize ve o yolculuğun içinde olduğumuzu kendimize hatırlatmamıza yardım eder.
Yeni bakış açısıyla bakmak
Kimliklerimizi genişletmenin iki yolunu gördük. Üçüncüsü ise bakış açımızı değiştirerek, kimliklerimizi değiştirmek üzerine.
Bu anlamda konumuz, mesela, stres olsun. Bir yandan, stres, yaşamlarımızın en büyük düşmanı. Vücudumuzu, ruhumuzu, saniye saniye kemiriyor. Stres, ömrümüzü kısaltıyor. Kelly McGonigal, “Stresle nasıl arkadaş olunur” konuşmasında stresle ilgili bize farklı bir bakış açısı sunuyor.
Kelly McGonigal, stresi olan insanların yaşamının kısaldığını söylüyor. Ama, aynı strese sahip ancak stresin kötü bir şey olmadığını düşünen insanların yaşamlarının kısalmadığını görüyor. Yani, araştırmaları gösteriyor ki sağlık açısından toplumsal bir düşmana dönüşen stres, aslında sadece stresin zararlı olduğuna inandığın durumlarda sana zarar veriyor. Stres hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmek bizi daha sağlıklı yapıyor.
Kelly McGonigal’ın stres konusunda ortaya koyduğu bu bakış açısını, biz diğer tüm kimliklerimize uyarlayabiliriz.
Mesela, ben kaygılı bir insanım. Kaygıyı da hep, “kurtulunması gereken bir şey” veya “beni dünyadan uzaklaştıran bir durum” olarak etiketledim. Şimdi, kaygının kendisini daha pozitif olarak görüyorum (görmeye çalışıyorum). Kaygı, beni daha hazırlıklı yapıyor, daha duyarlı yapıyor, bütünü görmemi sağlıyor. Kendimin ve çevremin güvenliğini sağlıyor. Kaygı, benim yöneticim değil ama bir nevi savunma bakanım gibi. Mesajlarını alıyorum. Sayesinde, daha hazırlıklı, daha güvenlikli ve çevremin değişimlerine daha duyarlıyım. Hatta, “bir liderin en önemli özelliği kaygılı olmak” diye düşündüğüm bile oluyor. Çünkü, liderlik, bir yandan da, çevrendeki değişimleri görmek ve onlara en uygun yanıt vermek. Kaygı da çevredeki değişimlere gözümü açıyor. Bu düşüncede olan tek kişi ben de değilim. Mesela, Andy Grove, Intel’in efsanevi CEO’su, “Yalnızca paranoidler ayakta kalır” diye bu düşünce üzerine bir kitap bile yazdı. İşte, bu düşünceler, kaygıyı aynı tuttuğum halde, kaygıya yönelik bakış açılarımı değiştirmeme yardım etti.
Kelly McGonial’in TED konuşmasını izleyin. Bu konuşmadan yola çıkarak, bizde, hayatımızdaki gündemlere farklı gözle bakacak bakış açısı geliştirebiliriz.
Pozitifleştirmek
Tıp: Bizi hastalıktan normal sağlığımıza getirmeye çalışır.
Pozitif Tıp: Bizi normal halimizden alıp, daha ileri, daha dayanıklı ve daha sağlıklı
Stres: Tehlikeden veya bir şeylerin kötüye gidecek olmasını düşündüğümüzden doğan tepki:
Pozitif Stres: Bir şeyleri pozitif olarak değiştirme yolundayken, kendimizi aşarken, sınırlarımızı genişletirken yaşadığımız mücadeleden doğan tepki.
Gördüğünüz gibi, her şeyin, her kimliğin ikinci bir yönü de var. Kimliklerinizin, gündemlerinizin, sorunlarınızın, bu ikinci yüzünü almamak kaçan bir fırsattır.
O zaman soruyorum, Sizin pozitifiniz nedir?
Yazıya başlarken tembellik örneğini verdik.
Mesela, Pozitif tembellik ne anlama gelir?
Tembellik, yapmanız gereken şeyleri yapmaktan çekindiğiniz durumlar için tanımladık.
Pozitif tembellik de, yapmamanız gereken şeyleri yapma dürtüsüne karşı kullanabileceğiniz bir şey olabilir mi?
Yani, tembelliğin gücünden, kaçınmanız gereken şeyler söz konusu olduğunda faydalanabilir misiniz? İşte pozitif tembelliğin bir gücü.
Kendimizi tanımlarken, yaşamımıza anlam verirken, işte strateji geliştirirken kutular ve tanımlar içine hapsolma riskimiz var. Tanımlarımızı, kimliklerimizi genişletecek dört farklı bakış açısını bu hafta ilhamolsun’da paylaşmak istedim. Başka nasıl yollar olabilir, yaşadıkça keşfedeceğiz.
Bize pratik olsun. Kendimizi olumsuz olarak etiketlediğimiz durumları seçelim. Ve onları bu dört bakış açısından geçirelim bize iyi geldi mi? Dünyamız genişledi mi?
Bize pratik olsun. Bir etiketle, bir genellemeyle, bir kimlik ifadesiyle karşılaştığımızda, bu bakış açılarını hatırlayalım. Başka seçeneklerin mümkün olduğunu hatırlayalım.
İlhamOlsun’da olduğunuz ve ilhamdaşım olduğunuz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle
✨ Bu yazıyı beğendiyseniz, ilhamolsun arşivinde, 100 farklı yazıda, 300’un üzerinden ilham var. Bağlantısal dünyanın getirdiği yeni fırsatları diğer zamansız yazılarla da keşfedin. Arşivi incelemek isterseniz
➡️ ilhamolsun
✨Linkedin’de markalara ilham serisinde, bu hafta, tüm iletişimciler için (hepimiz iletişimciyiz) çok değerli bir yazı yazdım. Şirketleri iletişimciler yönetsin dedim. Bu iddiamın gerisindeki güçler ve stratejileri paylaştım.
➡️ Linkedin’den okuyabilirsiniz.
✨Son olarak, instagram hikayelerde, her gün karşılaştığım ilhamları ve yeni fikirleri paylaşmaya devam ediyorum.
Harika bir yazı olmuş elinize sağlık, farkındalık yaratıyor. Ne oldum dememeli ne olacağım demeli derler ya hani. Çok güzel anlatmışsınız