Çok gezen mi çok bilir, Çok okuyan mı çok bilir? Gezmeden önce bu yazıyı okuyan çok bilir.
İlhamdaşlarım herkese güzel pazarlar. Bugün ilhamımız seyahat, seyahat özelinde hayata keşfeden gözlerle bakmak ve an yaratmak. İlhamdaşımız Gezicigunluk olarak tanıdığımız Aydan Kumpas da konuğumuz.
İlhamdaşlarım herkese merhabalar ve güzel pazarlar diliyorum. Bugün, konumuz kendi başına çok ilham verici bir kavram olan seyahat. Ama buradaki fikirleri, sadece seyahat için de düşünmeyin.
Mesela,
Senelerdir aynı parçayı yöneten bir orkestra şefi, nasıl oluyor da her seferinde ilk günkü gibi heyecanla parçayı yönetebiliyor. Bence, her seferinde parçaya seyahat ederek.
Hayatımızdaki problemleri, sorunları, zorlukları, belirsizlikleri çözmek için nasıl pozitif bir tavır takınabiliriz? Bu belirsizlikleri bir keşif yolculuğu gibi görerek belki?
Evimizde, şehrimizde, yolumuzda, nasıl, daha daha canlı, daha gözleri açık olabiliriz? Bulunduğumuz yerde turist moduna geçerek belki de.
Sevgili arkadaşım, gezicigünlük olarak da tanıdığımız Aydan Kumpas’tan seyahat konusunda çok ilham alırım. Sadece gittiği, gördüğü yerler değil, bir anın tadını çıkarma biçimi, seyahatlerdeki hisleri ve yaklaşımları bana hep ilham verir. . Aydan’a “Seyahatlerini nasıl yaşıyorsun? Anlarını nasıl yaratıyorsun?” diye sordum, kendisi de bizi Aydan’ın seyahat zihninde bir yolculuğa çıkardı. Öncelikle, Aydan’ın zihninde seyahat’a başlayalım.
Seyahatteki Aydan’ın Zihninde Bir Yolculuk
Farkında olmadan, “kendiliğinden” olan şeylerin tarifini vermek zordur ama bugün çok sevdiğim “İlham Olsun” bültenlerinin konuğu olarak seyahatlerimi deneyime dönüştüren küçük detayları anlatmayı deneyeceğim..
Öncelikle galiba, bir şehrin tamamını gezmekle değil, ruhunu anlamakla ilgileniyorum. Zaten tamamını gezmek belki de fazla kafa karıştırıcı olabilir ama ruhunu anladığımızda zaten tamamını gezmiş gibi oluruz.. (Bunu kendi yaşadığım şehir üzerinden örneklendirdiğimde; turist olarak birkaç günde İstanbul’un bütününü gezsem herhalde kafam baya karışırdı)
Oraya ilk gidişim dahi olsa bunu yekpare bir deneyim gibi düşünüyorum.. Yani oraya o gün gelmedim; dün de o oradaymışım; yarından sonra da orada olacakmışım gibi yaklaşıyorum. “Üç günlüğüne geldim ve döneceğim” kısmını hiç aklına getirmiyorum. Böyle bakınca kısa zamana her şeyi sıkıştırmak gibi bir kaygı ortadan kalkıyor.. Direkt yakaladığım yerden o şehirdeki hayata dahil oluyorum..
Böyle orta yerinden hayata karışınca “her şeyi görmeliyim, her şeye yetişmeliyim” kaygısından uzaklaşıp içinde bulunduğun an’ı daha iyi anlıyor ve tadını çıkarmaya tam bu noktada başlıyorsun..
Şehirlerle uzun süreli ilişkiler kurmayı seviyorum..Böylece hiçbir şehir ile vedalaşmıyor, tekrar tekrar gitmekten çekinmiyorum.. Mesela bir şehirde, bir kahve dükkanını seversem onunla aramda “uzun aralıklı müdavimlik ilişkisi” kuruyorum.. Belki üç yıl sonra yine yolun düşecek ve yine o pencere kenarında oturup şehri buradan izleyeceğim.. O dükkanın, o şehrin bundan haberi olmayabilir ama ben kendi içimde bir yerlerde hep bu hissi taşıyorum..
Kendime hatalar yapmak için izin veriyorum. Seyahatte yaşadığım her deneyim mükemmel olmak zorunda değil; tramvayla kaybolabilirim, çok uzun yol yaparak gittiğim bir semt heyecansız çıkabilir, o meşhur lokanta için zamanı tutturamamış olabilirim.. defalarca tecrübe ettiğim gibi, böyle hatalar bana bambaşka deneyimler kazandırır.. Yanlışlıkla girdiğim o sokakta kesin normalde ıskalayacağım bir sürpriz vardır..
Her şehrin muhakkak ki birden fazla yüzü var. Biz hangilerine aşinayız, hangileri ile tanışmak istiyoruz* bunu doğru seçmeye çalışıyorum.. İşte bu biraz ders çalışmayı gerektiriyor.
Geniş ve karmaşık bir araştırma sürecim ve her yer için mutlaka bir not defterim var.. Aslında o defteri hazırlarken şehri kağıt üstünde bir kez gezmiş oluyorum, mutlakalar ve vazgeçilebilirler netleşiyor.. İlginçtir ki, gittiğimde artık defterdeki notlara neredeyse hiç bakmıyorum, kendimi aklımda kalan ve içimden gelenlere bırakıyorum.. Gerisi sadece an..
Giderken kendimi yanıma ALIYORUM. Yani her nereye gidersem gideyim benim bir tarzım ve görme biçimim var.. Gittiğim yeri sevmeye hazır bir kalbim ve iyiyi görmeye ayarlı gözlerim var.. Bir başkasının bakış açısı, olmazsa olmazlar listeleri, o şehre dair fikirlerini değil, yanıma kendimi alıyorum..
Ve giderken yanıma kendimi ALMIYORUM.. Bir şehre, aynı zamanda bir kültürü tanımaya gidiyorum.. Ve eğer içimde şunu yemem, bunu denemem, sabahları ille de demleme çay isterim diyen bir Aydan varsa, onu yanıma almıyorum.. :)
Kafanızı yeterince karıştıramadığıma göre konuyu şu itiraf ile bitirmek isterim;
Aslında seyahat etmekten çok seyahatteki ben’i seviyorum ve o’nunla buluşmak için her seyahati iple çekiyorum..
Seyahatte ilham, seyahatle ilham, seyahatin ilhamı
Aydan’ın seyahatlerini ve seyahatteki Aydan’ı instagram’da ve hikayelerinde takip edebilirsiniz. Ben keyifle ve ilhamla takipteyim. Aydan’ın tekrar tekrar okunası bu güzel düşüncelerinden sonra, ben de, seyahatin ilham boyutuyla ilgili kısa düşüncelerimi ve uyguladığım pratikleri paylaşmak istiyorum.
Google Maps’te liste yapmayı çok seviyorum. Google Maps’te hemen her ülke için bir listem vardır. Mesela, dergide, Nijerya ile ilgili (yakın zamanda hiç gitme planımın olmadığı bir yer) ilginç bir yer, bir mekan gördüm. Google Mapste onu hemen listeme eklerim.
Zihinsel seyahat etmeyi de seviyorum. Gittiğim yerin beni değiştirmesini, zenginleştirmesini istiyorum. Oranın fikirlerinin denizine, zihnimle dalmak istiyorum. Bunun için, mesela, o ülkenin atasözlerini araştırırım, o ülkenin ünlü edebiyatçılarının ünlü alıntılarını (goodreads, 1000kitap) gibi sitelerden okurum, ülkenin ilham verici (markalarını, startuplarını, yönetmenlerini, kişilerini, bilim insanlarını) araştırırım. Haber sitelerinde o ülke ile ilgili son zamanki gündeme göz atarım.
Gideceğim ülkenin diliyle selam vermeyi ve teşekkür etmeyi bilirim. Olabildiğince, o ülkenin diliyle insanları selamlar ve o insanlara selam veririm.
Seyahatler; görmek, yapmak ve deneyimlemenin dışında hissetmek, bütünleşmek, kaynaşmış hissetmeyle de yaşanır. Bazen, “bu anı hayatım boyunca unutmayacağım” dediğim anlar oluyor. O anlarda mesela, duyularımı açıyorum. O andaki beş şeye dikkatlice bakıp, dört sesi duyup, üç şeye dokunup, iki şeyi koklamaya ve hissetmeye çalışıyorum.
Seyahatlerimde, yıllar sonra aklımda kalan şeyler, gördüğüm muhteşem şeyler olmadı, hep insanlarla etkileşimlerim ve insanlarlar başlattığım sohbetler oldu.
Ben, arkadaşlarımın gözü kulağı olarak da seyahat ediyorum. Orada arkadaşlarımı ilgilendiren, onlara ilginç gelecek şeyler gördüğümde fotoğraflayıp onlarla paylaşırım.
Aydan’ın son notunu “seyahatteki ben’i” özellikle çok önemli buluyorum. Seyahatte, gördüğümüz nesneden ve gördüğümüz yerlerden daha çok, seyahatteki ben’den, seyahatteki ben’in tutumlarından öğreniriz.
Yorumlarınızla, fikirlerinizle bu ilhamı birlikte geliştirelim. Hepimize şimdiden ilhamOlsun!
İlhamOlsun’da olduğunuz için güzel yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
Hafta içi paylaşımlarımı Instagram ve Linkedin’den takip edebilirsiniz.
Zamanınız ve ilhamdaşınız olarak kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle
Özgür
➡️ Ozgur Alaz - Instagram (Instagram’da günlük ilham hikayeleri paylaşıyorum
➡️ “Markalardan 100 ilham” bültenini takip etmek isterseniz
➡️ Bana yeni pazarlamanın Tiktok'unu çekebilir misin Abidin?: Bu haftanın yazısı: Bir tiktok üzerinden, yeni pazarlamanın ve yeni iş dünyasının ilkelerini kaleme aldım. Linkedin’deki bültenimde okuyabilirsiniz.
Uzun zamandır benim de üstüne düşündüğüm bir konuydu. Çok güzel bir pencereden anlatmışsınız. 🙏🏻