Cover yapmak yaşamımızı nasıl iyileştirir? + Kevin Kelly'den ve Fotoğraflardan ilhamlar
İlhamdaşlarım merhabalar. Pırıl pırıl yeni haftamızda ve yeni ayımız hepimize ilham dolu gelsin. Bu hafta iki ilhamımız, fotoğraflar ve Kevin Kelly var. Şimdiden ilham olsun. Sevgilerimle. Özgür
Cover yapmaya başlayalım mı?
Müzik dünyasındaki “cover” kavramını düşündünüz mü?
Bir şarkıcı, başka bir şarkıcının şarkısını yeniden yorumlayarak, o şarkının “cover” halini yayınlıyor.
Cover kavramı şarkılarla limitli olmak zorunda mı?
Mesela bir arkadaşınınız spor azmini kendinize cover yapabilir misiniz?
Veya ilham aldığınız birisinin iş bitiriciriğini veya tutumunu kendimize cover yapabilir miyiz?
Bu düşünme biçimi, bize;
Hem yaşamın ve yaşam bilgeliğinin tek kişilik bir oyun olmadığını hatırlatıyor.
Hem bize perspektif katıyor
Hem de, oyun oynatıyor. Kendimizden ve kendi tarzımızı bir anda bırakmadan, başka kıyafetler giyme, farklı yaklaşımlara deneme şansı veriyor
Bu kavramı okuduğumuz, öğrendiğimiz veya karşılaştığımız fikirlere ve düşüncelere uyarlayalım.
O fikri öğrenip, hayatımıza katmış olabiliriz. Ancak, o fikrin potansiyeli o fikrin ötesinde.
Mesela, o fikrin kendisinden öte, “ben bu fikirler bir cover yapayım.” “Ben bu fikirle bir remix yapayım” diyebilir miyiz?
Elimizdeki fikirle, farklı fikirler, farklı görünüşler türetebileceğimizin farkına varırız.
Ben cover mantığını sevdim.
Bu vesileyle, arkadaşım Hakan Akben’e en sevdiği cover’ı sordum. Jeff Buckley’ın Hallelujah’ını önerdi. Ve cover hakkında şu yorumunu ilhamdaşlarımla paylaşmak istiyorum: “Cover, sanatçının başkasının elbisesini kendine yakışır şekilde giymesidir. Burada Leonard Cohen’in elbisesini Jeff Buckley kendine yakışır, biricik şekilde giymiş bence…”
Güzellere Çirkinlere; İyilere Kötülere ve Başarılara, Başarısızlara yeni bir şey daha ekleyelim.
İlhamOlsun’da bazı temel düşünme reflekslerine çok vurgu yapıyorum.
Bugün, her gün yüzlerce defa, bilmeden de kullandığımız bir temel düşünme refleksine göz atacağız.
Ve bu düşünme biçimimizi iyileştirmek için bir yaklaşım önereceğim.
Bakalım beğenecek misiniz?
Sınıflandırmayı çok severiz.
Hayatımızda güzeller var çirkinler var.
Başarılı olan projeler var, başarısız olan projeler var.
Yaptığımız iyi işler var, kötü işler var.
Diyelim ki yöneticisiniz.
Amacınız kötü giden proje sayısını azaltmak.
Diyelim ki, ebeveynsiniz.
Amacınız çocuğunuzun başarılarını arttırmak, başarısızlıklarını azaltmak.
Çok alışkınız bu düşünmeye
Her yerde, her düşüncemizde bunun izlerini görebiliriz.
Diyorum ki…
Başarı ve başarısızlık arasında bir de vasatlar vardır.
Misal başarısız proje sayınızı azalttığınız zaman, bu başarılı proje sayınızın artacağı anlamına gelmez. Vasat proje sayınız da artmış olabilir.
Hayatınızdaki başarısızlıkları azaltmanın bir yolu da daha güvenli oynamaktır. Daha güvenli oynarsanız, daha az hata yapar ve daha az başarısız olursunuz. Ama daha güvenli oynadığınız zaman başarısızlıkları azalttığınız gibi başarılarınızı da azaltmış olursunuz. Başarısızlığın azalması başarıyı arttırmıyor.
Veya sevgi nefret kavramlarını hatırlayalım. Rollo May’in çok alıntılanan sözünde diyor ki: “Sevginin karşıtı nefret değil, kayıtsızlıktır.” Sizden nefret edenlerin sayısının azalması aynı şekilde sizi sevenlerin sayısının artacağı anlamına gelmiyor.
Çok basit bir konu gibi görünüyor ama bundan sonra siz de düşünürken, değerleme yaparken ve sınıflandırma yaparken bu bakış açısını hatırlayın.
Kevin Kelly’den ilhamlar
Teknoloji ve trendler konusunda dünyadaki en ilham verici kişilerden olan Kevin Kelly, geçtiğimiz hafta, “Yaşam için 101 Harikulade TAvsiye” başlıklı bir yazı yayınladı. Son yıllarda bu başlıkta yazdığı yazılara çok ilham verici bir ek oldu. Benim son zamanlarda okuduğum ve tekrar tekrar okunası bir yazı oldu. Kevin Kelly’den seçtiğim ve düşünmemiz için bir kaç ilhamını paylaşmak istiyorum.
Eğer birinin normal olduğunu düşünüyorsanız, onu çok iyi tanımıyorsunuz demektir. Normallik bir kurgudur. Sizin işiniz onların tuhaf dehalarını keşfetmektir.
Sıkıştığınızda ya da bunaldığınızda, projenizi ileriye taşıyacak mümkün olan en küçük şeye odaklanın.
Para yatırmayacağınız bir şirket için çalışmayın, çünkü çalışırken sahip olduğunuz en değerli şeye yatırım yapıyorsunuz: zamanınıza.
Bir hataya, sırf onu yapmak için çok zaman harcadınız diye yapışmayın.
Eğer diğerlerinden daha şanslıysanız, daha uzun bir çit yerine daha uzun bir masa inşa edin.
Bir dost kazanmanın en iyi yolu iyi bir dost olmaktır.
Kırılmadan düzeltilme konusunda iyi olun
Foto ilhamlar
Geçen hafta, Netflix’te Medici’lerin Floransa’da yaptıkları Vecchio Sarayının belgeselini izledim. Oradaki bir cümleye aşık oldum. Diyor ki, “Şehir, sosyal hayat içinde değer kazanır” Yani diyor ki, bir şehri şehir yapan, oradaki binalar ve kurumlar değil, oradaki hareket berekettir. Oradan geçen sosyal yaşamdır, oradaki insanların, bilginin hareketliliğidir. Şehrin değerini kazandıran şehrin canlılığıdır.
Bunu sahip olduğumuz veya içinde bulunduğumuz yapılar için düşünelim. Bu şeyler nasıl hareketlilik içinde değerini kazanıyor. Muhasebede duran varlık diye bir terim vardır. Duran varlıklarımızı yaşayan varlıklara nasıl çevirebiliriz.
Konsolosluklar ne yapar? Bir ülkeyi diğer ülkede temsil eder. Fransız konsolosluğu, bu temsiliyet işini renklendiriyor. Kültürünü taşıyor, sergilerle, etkinliklerle, fransızca dilini tanıtarak, fransız sanatçılara alan açarak iki ülke arasında daha zengin köprüler kuruyor. Konsolosluğun içinde daimi bir sanat galerisi var. Ara ara çok güzel sergiler de oluyor. Konsolosluğun son projesi, duvar galerisi. Yani, sanatı, binanın içindeki dört duvardan dışarı çıkarıp konsolosluğun duvarında her gün geçen yüzbinlerce insana ulaştırıyor. Fransız konsolosluğunun bu yaptığına siz “duvarları yıkmak” deyin. Sizin dört duvar içinde yaptığınız ne varsa, Fransız konsolosluğu gibi duvarları yıkıp yaptığınız şeyi yaşama karıştırabilir misiniz?
Doğada, işe yaramayan bir bitki yoktur; eksik bilgi vardır.
Dünyada, çözülmeyecek şey yoktur; eksik bilgi vardır.
Başka?
Bu haftaki bazı diğer paylaşımlarım
Krizde sürüklenmeyin, krize yanıt verin: Bir çay ocağının hareketliliği bize de hatırlatma olsun
“Markanızı Acun yönetse ne yapardı?” diye sormuştum. Airbnb’de bir adım atılmış. Bence strateji dünyasının en sıcak konusu.
“Çalışılabilirlik, entegre edilebilirlik, uyumluluk” yeni değer yaratma yoludur
Aradığınız ve ihtiyaç duyduğunuz fikir lokmacıda. Absürd bahanelerle yeni müşteri kazanmak
“Gıda, size diğer her şeyi satmanın zeminini hazırlar.”
Yorumlarınızla, fikirlerinizle bu ilhamı birlikte geliştirelim. Hepimize şimdiden ilhamOlsun!
İlhamOlsun’da olduğunuz için güzel yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
Hafta içi paylaşımlarımı Instagram ve Linkedin’den takip edebilirsiniz.
Zamanınız ve ilhamdaşınız olarak kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle
Özgür
➡️ Ozgur Alaz - Instagram (Instagram’da günlük ilham hikayeleri paylaşıyorum