Güneşi zaptetmenin, beşik sallamanın ve hamur açmanın bize vereceği ilhamlar...
İlhamdaşlarım merhabalar. Bu hafta güneşi zaptetme yolculuğundan, bir annenin beşiğini sallamasından ve bir şefin hamur açmasından üç güzel ilhamımız var. Şimdiden ilhamOlsun, sevgilerimle Özgür Alaz
Güneşi Zaptetmek Bize Ne Öğretebilir?
Moda parkının yanındaki kaldırımların bazılarında Nazım Hikmet’in şiirleri yazar (ilham1: Kaldırım taşı bile kültürün parçası olabiliyorsa, sahne olabiliyorsa). Bir şiirinde şöyle diyor Nazım Hikmet: “Akın var, Güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz. Güneşin zaptı yakın.” (ilham2: Umut işaretlerini, hayallerinizin işaretlerini her yerde bulmak. İşaretleri görünce canlanmak)
Aynı gün, bir TED konuşması izledim. Bir bakıma, güneşi gerçekten zaptetme misyonunda olan bir astrofizikçi, güneşe yolculuk hikayesini anlatıyor (ilham3: Bilimden öğrenmek, bilim ile bilimdeki yeniliklerle işimizi ve hayatımızı iyileştirme arayışı)
Videoyu, güneşe yolculuk olarak da izleyebiliriz veya güneşi; yakıcılığı, bilinmezliği, sıcaklığı, ateşi ile hayatlarımızdaki zorluklar, yüzleşmesi zor şeyler, belalar ve bilinmezler olarak resmedip hayatlarımızdaki yüzleşmesi gerçekten zor şeylere karşı tutumumuz ve stratejimiz olarak da izleyebiliriz. (ilham4: Bilgi taşınabilir, yansıtılabilir. Öğrendiğimiz ve karşılaştığımız şeyleri sözgelimi “toplumu nasıl anlatıyor, hayatın hangi işleyişini yansıtıyor?” gibi sorularla hem bilgiyle daha derin bağ kururuz, hem de öğrenmemizi büyütürüz)
Mesela, videoda diyor ki: “Güneşin yüzeyi 6000 derece ve güneşe yaklaşınca erimeyecek bilinen bir malzeme yok”. Bu durumda ne yaparsınız? Güneşe varmak, imkansız bir hayal gibi mi kalır? Araştırma ekibi özetle diyor ki, “Güneşe ulaşan ve bu sıcaklığa dayanan bir malzeme olmayabilir, ancak biz öyle bir mekanizma yapalım ki, tasarımı ısıyı yansıtacak şekilde olsun, ısıyı emen sistemler olsun, ısıyı soğutma mekanizmamız olsun, ısıyı emen malzemeler yerleştirelim. Tüm bu mekanizmalarla birlikte güneşe yaklaşırken ölçüm aletlerimizi oda sıcaklığında bile tutabilelim.” Yani, güneşe yaklaştıkça tek başına erimeyen bir malzeme yok. Ancak, biz ısıdan korunursak, onu yansıtmanın, soğurmanın ve hapsetmenin farklı yollarını birleştirirsek ısıdan etkilenmeyiz. (ilham5: İleride benzer imkansız problemlerde bu çözümü hatırlayın. İmkansız sorununuzu çözen gerçekten bir çözüm olamayabilir, ancak çözümlerin birlikteliği ile bir mekanizma kurarak imkansız probleminiz çözülebilir) İlhamOlsun’da daha önce paylaştığım, “Su geçirmeyen ayakkabı yapmaya çalışmayın” yazısını da hatırlattı. (ilham6: Bir şeyle karşılaştığında, bir şey öğrendiğinde, “ondan ne öğrenebilirim dışında, o bilgiye, o şeye benden ne katabilirim?” sorusunu da sormak. Mesela, bu videodaki bir çözüm yoluyla benzer akıl yürütmeyle bir yazım aklıma gelmişti. Bu videoyu izlerken, bu iki şeyi birlikte düşündüm. İzlediğim şey, nihai yemek olmadı, ben ona kendi hikayemi de katarak farklı hale dönüştürmüş oldum)
Güneşi zapt etmek için güneşe yaklaşmak gerektiğini (ilham7: Uzaktan duyduklarımız ile yakından deneyimlediklerimiz birbirinden farklıdır. Kriz anlarımız, depresyon anlarımız veya kendimizi kötü hissettiğimiz her an, bu anlarda nasıl yaşadığımızı, neler hissettiğimizi en yakından gözlemlemek için bir fırsattır) ve güneşi zaptetme yolculuğunda öğrendiklerimizle dünyadaki en güçlü enerji kaynağı olabilecek füzyon teknolojisinin sırlarını öğrenmeye başladığımız videodan diğer aklımda kalanlardı. Nazım Hikmet’in sözleriyle tamamlayayım: “Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın.” Bu video ve ilhamlar zaptedeceğimiz güneşlerimizde bizlere ilhamolsun.
Bu yazıda, ilhamlarla içiçe, o cümlenin bendeki karşılığını yazarak bir ilham yazmaya çalıştım. Yeni bir yazı tipi denemiş oldum. Sizce nasıl? Okuması kolay mıdır? Bu format hakkında yorumlarınızı merak ederim. (ilham8: Dilimi keşfetmek için farklı yazı formatları denemek, test etmek ve keşfetmeye çalışmak. 10bin saat değil, 10bin çeşit kuralının yazıda uygulanması)
Beşik Sallayan Dünyayı Sallar
Geçen hafta, modumun biraz düşük olduğu bir zaman, yemek yedim ve yemekten sonra içtiğim suyun son yudumuyla ağzımı yavaşça çalkaladım. İçtiğim suyun son yudumuyla neden ağzımı çalkaladığımı daha önce ilhamolsun’da yazmıştım. Sonra, zihnimde “İçtiği suyun son yudumuyla ağzını çalkalayan bir insan, dünyaları da değiştirir bence” sözü geçti. Biliyor musunuz, inandım. Ufacık bir şeydi, ama ilhamın hayata geçmiş haliydi. Dikkati, özeni gösteriyordu. Buna böyle dikkat ve özen gösteren, başka herşeye de bunu yapabilirdi. Ufacık bir şeye tutunup oradan ayağa kalkabilirdim. Meğerse ihtiyacım olan, sadece suyun son yudumuyla ağzımı çalkalamakmış.
Bugün de, Nilay Örnek’in “Nasıl Olunur?” yayınında sanatçı Fırat Neziroğlu ile olan bölümünü dinledim. Şahane bir sohbetti. Sohbette, Fırat, karşılaştığı bir kadından alıntı yaparak: “Beşik sallayan, dünyayı sallar” sözünü söyledi. Bu söz, geçen günkü içtiğim son yudum suyu hatırlattı.
Bence, her birimiz kendimize, yolumuzda, yolumuzda güç verecek böyle basit anlar seçmeli. Bu anlar, benim dünyamdaki gibi; bir yudum su içmek, yatağının yanına defter koymak, yatağını toplamak veya pencereyi açmak kadar basit şeyler olabilir. Bu anların içinde olmak, bize yolda olduğumuzu hatırlatır. İyi şeyler yapmanın özgüvenini, yaptığımız başka şeylere ve yaşamımıza taşıyabiliriz. Yaptığımız ufak şeylerin ötesinde, bu ufak şeylerin momentumuyla (enerjisiyle) bu andan sonra yaşamımızda daha iyi tercihler yapmamıza vesile olabilir.
Burada, hayatımız ve yaptığımız her şey için bir değer de var. Şöyle ki, diyelim ki, koştunuz, diyelim ki yemek yaptınız veya diyelim ki, bir toplantıya katıldınız. Şimdi bunun kendi kendinize muhasebesini yaparken, elde ettiğiniz sonuç, o yaptığınız şeyin sonucuyla değerlendiririz. Sözgelimi, koştunuz ve bunun sonucunda, kalori yaktınız, kendinizi enerjik hissettiniz ve alışkanlığa devam ettiniz. Koştuğunuz için siz ayrıca özgüven kazanmış olabilir misiniz? “Koşan insan, dünyaları peşinden koşturur” “koşan insan, yaptığı her şeyi sağlıklı yapar” “Bugün koştuysam, her şeyi yaparım” gibi bakış açılarıyla koşmayı bir enerjiye, bundan sonra daha iyi tercihler yapmaya ve kişiliğinizi inşa etmeye dönüştürebilir misiniz?
Hamur Açmak Bir Danstır
Geçen Hafta, Netflix’teki “Chefs Table: Noodle” bölümlerini izledim. Makarna üzerine dünyanın farklı kıtalarından şefler, makarnaya tutkuları, ustalıkları, yaşamlarını, zorluklarını ve makarnaya olan sevgilerini anlatıyor. Ben böyle insan hikayeleri ve tutkuları izlemeyi çok seviyorum. Beğenerek izledim.
İlk bölümde, şu alıntı, bence, iyi yaşamın özetini anlatıyor. Şef diyor ki: “Hamur açmak bir danstır. Duyguyla, enerjiyle, kalple. (Hamur açmak) hayattır.” Bu şiirsel bir ifadenin ötesinde bence bir yaşam felsefesidir. Yaptığımız şeyleri düşünün. O şeyler sadece belli adımları tekrar etmek midir? O şeyi ne kadar sürdüreceğiniz, nasıl tutacağınız, konuşmayı nasıl yürüteceğiniz vb. belirli bir adım mıdır? Aslında tüm bunlar birer dans gibidir. Çevrenin enerjisini, duygularını, mesajlarını almak ve tüm bu mesajlarla dans etmek, anında tepki vermek ve ritmi korumaya çalışmaktır.
Yaptığımız şeyleri, yaptığımız şey olarak görmeyip, onu bir dans olarak görmek nasıl olurdu? Enerjiyle, duyguyla ve kalple bir dans. Bundan sonra yaptığınız şeye başlarken, bu sözü aklınızda tutun ve o şeyi yaparken, onun nasıl bir dans olabileceğini hayal edin. Dansta nasıl ki müziğin ritmini yakalamanız gerekiyor, sizin dansınızda da oradaki enerjinin, oradaki duyguların ve kalbin ritmini nasıl yakalacağınızı hayal edin, bu ritmi görmeye çalışın.
Bu pratiği kendim için de yazıyorum. Bu hafta bolca yapacağım. Siz de bu pratiği yaparsanız ve deneyimlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum.
Trend Raporlarını Takip Etmek İster misiniz?
Geçen sene yılbaşında onlarca trend raporunu biraraya getirip paylaşmıştım. Ara ara da ilgimi çeken trend raporlarını Linkedin hesabımda paylaşmaya devam ediyorum.
Bu raporlar ve farklı perspektifler hem değişmekte olan dünyamızı anlamaya, hem dünyamızın gerçekliğini anlamaya hem de farklı ihtimallerimizi görmemizi sağlıyor.
Ve, paylaştığım trend raporları için ayrı bir sayfa oluşturdum. Linkedin üzerinden “Trend Raporları” sayfasını takip ederseniz, sıklıkla paylaşacağım yeni raporlardan haberdar olabilirsiniz. Takip etmek isterseniz Link
Velinimetimiz Robotlar
Tesla, geçen hafta, insansı robotlarının yeni versiyonu tanıttı. Robotlara bakınca, bizim görmemiz ve hazırlanmamız gereken başka bir yakın gelecek daha var. Velinimetimizin robotlar olduğu, yani, ticaretin robotlara (makineler, algoritmalar) veya robotlar arasında döndüğü bir yakın gelecek. Bu yakın gelecek üzerine düşüncelerimi, Linkedin’de paylaştığım “Yeni…ler” bülteninde paylaştım. Tamamını okumak ve Linkedin üzerinden abone olmak isterseniz link
ilhamOlsun’da olduğunuz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle
Özgür Alaz