Haftanın ilhamları: Tohumlardan, Bahardan, Şiirden, Pazardan ve Partilerden...
İlhamdaşlarım herkese merhabalar. Bu hafta kısa kısa, bu hafta bana ilham veren minik anları ve farkındalıkları paylaştım. Şimdiden ilhamOlsun Sevgilerimle Özgür
“Taşındığım her yerde çiçek açacağım” Deniz Gezgin’in Doğa kitabı girişinde yazan cümle. Bana, “plaja neden çiçeğimizle gitmemiz gerektiğini” hatırlattı.
Hedeflerimize ve hayallerimize ulaşmanın yolunu açıklıyorum. Yeni roller icat edin ve bu rolleri doldurun. Bir kitap bağış kampanyanız varsa burada hangi roller vardır? Kitap bağışlayanlar ve kitabın teslim edileceği kişiler. Sorunuz, “Burada nasıl yeni roller icat edebilirim?” olsun. Mesela, teslim noktası, tanıtım destekçileri, kurumsal destekçiler, kitap düzenleyici, video üreticisi vb. Bu rolleri geliştirmek ve bu rollere insanları katmak, hedeflere koşmanınızı sağlar. Diğer türlü hedefimize sadece yürüyoruz.
Daha önce “yapılacak listesi değil, yaşanacaklar listesi” yapmaktan bahsetmiştim. Örneğin, listenizde, “kitap okumak” varsa, kitap okuma eylemini aslında “kitabı yaşamak” olarak görebiliriz. Bu durumda; hedeflerimiz ve hayallerimiz de bakışımız değişmiyor mu? Yani, hedefim benim “Sağlıklı olmak” “zayıflamak” “ingilizce/AI öğremek” mi olmalı? Yoksa hedefim, “Sağlığı yaşamak” “Zayıflığı yaşamak" “İngilizceyi yaşamak” mı olmalı? “Bir şeyi olmak”, veya “bir şeyi başarmak” ile “O şeyi yaşamak” arasında sizce bir fark var mı?
Ege Cansen, “Toplumsal sorunlar, kişisel çözümlerin bir toplamıdır.” demişti. Mesela, bir yolda arabanızla gittiğinizi ve işinizi halletmek için kısacık da olsa, otomobilinizi yolda park ettiğinizi düşünün. Bu durumda, kişisel bir çözümünüz oldu ve kişisel olarak zamanınızı optimize ettiniz. Ancak, trafikteki bu kişisel çözümünüz, arkanızda bekleyenler için soruna neden oldu. Yani, kişisel çözümlerin toplamı, toplumsal sorunların toplamına dönüşüyor.
Hadi parti verelim. Daha önce, “taşınma partisi” izlemiştim. Taşınan bir çifte yardıma gelen arkadaşları; müzik ve küçük atıştırmalıklarla birlikte hem partileyerek hem de eşyaların paketlemesini yapıyordu. Sıkıcı gözüken bir işi çekici hale getirmiş ve bunu bir kutlamaya dönüştürmüşlerdi. Evrim Sümer’in podcast’inin son bölümünde kızı Leyla da, odasını toplarken dizi izlediğini veya müzik dinlediğini anlattı. Kendisine sıkıcı gelen işi, bir nevi parti haline dönüştürüyordu.
Bu ara, “Nova Norda” bolca dinliyorum. “Şarkılarımı uzun yıllar boyunca sahnede söyleyeceğim için sadece kendi yaşadığım ve kendi yaşamımdan şarkılar yazıyorum” “Söylemekten en çok keyif aldığım parçam kendi parçam” “Şarkılarımı en çok kendim için yazıyorum” diyor. Kendimize iş, proje ve hayal seçerken aklımızda olsun. Nova Norda’nın bu arada Tedx konuşmasını çok tavsiye ediyorum.
"Şiir, bir savaş uçağını düşüremez, ama pilotun düşüncelerini değiştirebilir." demiş Filistinli şair, Mahmud Derviş. Mahmut Derviş, aynı zamanda "Şair olmayan bir ulus savaşta kazanmış olsa da, tarihte her zaman kaybetmeye mahkumdur." demiş. Atatürk’ün Sofya Operasının çıkışında, “Bulgaristan’ın balkan savaşını neden kazandığını anladım” sözüyle birlikte düşünün.
Bu hafta, savaş sırasında Ukrayna’da hayatı anlatan bir seyahat programı izledim. Sunucunun, yerel bir pazarı ziyaretinde, “Pazar bir kutlamadır. Gözlerin için, miden için, ruhun için, dostluğun için” dediler. Bu cümleyi, pazar yerine, yaptığımız şeyler için söyleyebilir miyiz? Mesela, ilhamOlsun okumak bir kutlamadır… (Gerisini siz getirin). Bugün neyi kutluyoruz?
Maria Popova’dan “Baykuş olmak nasıl bir şey?” üzerine bir yazı okudum. Dinlemenin ötesinde ne var? Dinlemenin ve daha ötesi derin dinlemenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve bu konuda bolca tembih dinledik. Peki, dinlemenin ötesinde ne var? Belki de, bu başlıkta Maria’nın sorduğu gibi, dinlemenin ötesinde, “Onun nasıl birisi/hayatı olduğunu anlamak var” “O olmak var”
Büyük lokma yemeden, büyük bir söz söyleyeyim: “Markalar, sadece marka formunda değildir. Bunu anlayan markaların, marka olduğu dönemdeyiz”
Linkedin’de de bir bülten hazırlıyorum. Orada, haftanın yeni fikri olarak, bir spor ayakkabısından yola çıkarak, global markaların geleceği üzerine bir yazı paylaştım. “Markalar, çok kutuplu bir dünyada yaşamayacaklar, kendileri de çok kutuplu olacaklar” tezim var. Linkedin’de abone olmak isterseniz link
Bir tohumdan dünyaları gördüğünüz haftalar dilerim. (Görsel link) İlhamOlsun’da olduğunuz için teşekkür ederim. Sevgilerimle, Özgür