İçinizdeki yönetmenle tanışın.
Herkese merhabalar, yeni ilhamdaşlarıma hoşgeldiniz diyorum. Başlamadan, yeni ilhamdaşlarıma ve herkese, önceki sayıları da istediğiniz sırayla ulaşabileceğinizi ve okuyabileceğinizi hatırlatmak istiyorum.
İçinizdeki yönetmenle tanışın.
Dün, dönüş yolculuğumda, yolluk niyetine Erşan Kuneri dizisini izledim. Dizideki, en sevdiğim anlardan bir tanesi ve bugünkü ilhamımızın başlangıç noktası (7. bölüm sonları) şu oldu: Cem Yılmaz ve Ezgi Mola; Sezen Aksu’nun “Kaybolan Yıllar” şarkısıyla dans ederlerken birden elektrikler kesilir ve dansları yarım kalır; bunun üzerine, Ezgi Mola, “Olsun, zaten, ikimiz de şarkıyı biliyoruz” diyerek danslarına devam ederler. Biz seyirciler, danslarına eşlik eden şarkıyı gerçekten duymaya devam ederiz; Cem Yılmaz ve Ezgi Mola da şarkıyı içlerinden duyarak dans etmeye devam ederler.
Bu sahneyi çok beğendim, çünkü, yaşadığımız çevre dışında (filmdeki sahne için: elektriklerin olduğu, müziğin çaldığı, zeminin, dans pistinin olduğu), her an duyumsadığımız, hissettiğimiz ve hayal edebileceğimiz bir çevrede de (çevreyi zihnimizde nasıl boyadığımız, ne hissettiğimiz, içimizdeki yönetmenin yarattığı efektler ve algılar içinde) yaşadığımızı gösteriyor.
Kendimce bunu, “içimdeki yönetmen” diye tanımlıyorum. Hatta, ismi de, bizim jenerasyonun fenomen yönetmeni, Steven Spielberg. İçimdeki yönetmenle şöyle bir birlikteliğim var.
Mesela, bir kitabı okurken, kitabın satırlarının arasındaymışım gibi veya Steven Spielberg’in yönetmenliğinde o kitabı film gibi izliyormuşum gibi okumamı sağlıyor.
Yine kitaptan gideceğim, ama tüm deneyimlere genişletilebilir, kitap okurken, kitabın yazarıyla yanyana okumak, o kitabı sadece benim için yazdığını hissetmek için yazarı yanıma getiriyor.
Bir girişimci anla karşılaşırsam, yanımda Richard Branson beliriyor. “Richard Branson olsa, girişimci şekilde ne yapar?” diye onunla konuşuyoruz.
5 Duyuyu açmak, içimizdeki yönetmeni en besleyen, bence, en önemli şey. Çevremizdeki dokuları hissetmek, yürürken ağaçların gövdelerine dokunmak, güzel kokuların farkında olmak ve derin bakmak özetle, beş duyumuzu açan herşeye, içimdeki yönetmen de bayılıyor.
Çevremdeki nesnelere anlam yükleyerek çevremi güzelleştiriyor.
Kaş’ta yokuştan çıkarken de, şöyle bir surpriz yaptı, bana. Orayı bilirsiniz, plajlarla yol arasında uzun yokuşlar vardır. Yokuşu görünce, zihnimde, mutluluğun şarkısı “Felicita’yı çaldı. “Ne güzel dedim, hayatımdaki yokuşlarla, gerçek veya mecazı anlamda, karşılaşınca, hep bu şarkıyı çal” dedim.
ve daha neler neler....
İçinizdeki yönetmenle siz tanıştınız mı? Onunla bir masaya oturup, birlikte nasıl şeyler yapabileceğinizi konuşmak çok hoş olur.
Yeni bültende görüşmek üzere,
Sevgilerimle
Özgür