Haftanın 3 ilhamı: Sorunla Karşılaşınca Ne yapıyorsun? - Görsel Zeka ve Karaktere Bürünmek
İlhamdaşlarım herkese merhabalar,
Güzel pazarlar. Dün üç farklı aktiviteye/derse katıldım, her birisinden birer ilhamı paylaşmak için heyecanlıyım. Şimdiden ilham olsun…
Sorunla Karşılaşınca Ne Yapıyorum?
Bu dönem spor salonundaki grup derslerine katılıyorum. Yüksek tekrarlı, kondisyonu geliştiren ve tempolu dersler oluyor genellikle.
Derslerde, zorluklarla karşılaştığım zaman yaptığımı farkettiğim şeyler…
Nefesimi tutmak
Duruşumu bozmak
Hareketten çalmak
Zihinsel olarak mağduru oynamak
Ben yapamıyorum demek.
Bırakmak
Şimdi akışa dönmek yerine, vazgeçip diğer sefere demek…
Derslerde bir zorlukla karşılaştığım zaman yapabileceğim, farkettiğim ve yerine yapmaya çalıştığım şeyler
Buraya ben geldim. Kimse beni zorlamadı.
Kaldığın yerden devam et.
Nefes al, ver, al, ver
Acını sev
Acı oluştuğu zaman o kas gruplarını hayal et
Bir tekrar da, bir tekrar daha.
Omurganı koru.
Gerçek hayatta karşılaştığımız zorluklar, daha uzun zamana yayılmış, daha sisli ve hayatın zorluğunu genellikle fiziksel olarak hissetmiyoruz. Spordayken ise zorluk, görünür, fiziksel olarak hissedilir ve tepkimi gözlemleyebileceğim şekilde. Spor salonunda zorluklara karşı tepkim, aslında bir nebze, gerçek hayattaki zorluklara karşı tepkimin provası gibi hissediyorum. Spor salonunda, orada, şurada, burada, bir zorlukla karşılaştığımda, buna verdiğim tepki aslında benim tüm zorluklara verdiğim tepkinin bir yansıması. Bu gözle bakınca, spordaki zorluklar da, benim için anlam kazanıyor, çünkü olay, önemsiz bir spor hareketindeki zorluğa verdiğim tepki olmaktan çıkıyor, benim genel olarak zorluklara karşı tutumumun bir resmi oluyor.
***
Spora bu gözle gittiğimden beri, benim için spor, fikirlerin kokteyli gibi olmaya başladı. Aklımdaki prensipleri, fikirleri farklı bir şekilde görme ve hayata geçirme yeri oldu. Performansım da arttı.
***
Bu yaklaşım sadece spordaki zorluklar için değil. Yaptığımız herşey, aslında bir üst boyutta başka bir şey. Daha önceki bültenlerde “Meta” bölümünü okuyanlar ne dediğimi çok iyi anladılar.
Şimdi sporda zorlukla karşılaştım —- Hayattaki zorluklara karşılaşınca ne yapıyorum
Şimdi yazı yazıyorum —- Kelimelerle, hikayemi en iyi anlatmak için yollar keşfetmek.
…
Görsel Zeka (Visual Intelligence)
Bu kavram, sanat tarihçisi Amy Herman’a ait. Bu konuyla ilgili kitabı, youtube’da bir dolu videosu ve bir de TED konuşması var. Amy Herman çok ilginç bir iş yapıyor. İnsanları, sanat eserleri ile buluşturarak, onların görme biçimlerini derinleştirerek, insanların işlerini daha iyi yapmalarını sağlıyor. Örneğin, sanat eserlerini farklı bir gözle bakmayı öğrenmiş bir dedektif, suç mahallini gördüğün zaman, orayı daha farklı gördüğünü, ayrıntılarla daha farklı bağlantılar kurduğunu söylüyor. Doktorlar, bu sayede, hastanın farklı semptomlarını görebildiklerini söylüyor.
***
Şimdiye kadar el becerileri, tamir işleri ve koordinasyon gerektiren sporlardan uzak kaldım. El-göz koordinasyonumu iyileştirmek için düz sopayla akış sanatı üzerine dersler alıyorum. Bu derslerde ninja sopasına hakimiyet ve onunla farklı akış hareketleri yapıyoruz. Yaparken, önce eğitmeni izleyip, sonra kendimiz uyguluyoruz. Bu esnada, aklıma Amy Herman’ın TED konuşması geldi. Oradaki dedektiflerin suç mahalline farklı gözle bakarak, farklı bağlantılar kurması gibi ve cinayetleri çözebilmeleri gibi. O an, kendimce bir evreka anı gibi hissettim. Ben, şu an, eğitmenimize bakıyorum ve izliyorum. Ama, Amy Herman’ın öğrencileri gibi gerçekten görmeye çalışsam, izlerken, elini, el kaslarını, bileklerini nasıl kullandığı ile ilgili detayları görmeye çalışsam, dikkatlice izlesem, sopanın hareket rotasını gözümde ışıklandırsam, dedektifin cinayetleri çözmesi gibi ben de bu sopa işini çözebilirdim. TED konuşmasını izlerken, resimlere bakmayı öğrenmekle, cinayetleri çözmek arasındaki ilişki çok belirsiz gelmişti. Şimdi, böyle bir anın olduğunu yaşamıştım.
Karaktere Bürünmek
Tiyatro’da, “Karaktere bürünmek” diye bir süreç var. Bir metni seslendirmeden önce eğitmenimiz, “Sence bu insan nasıl bir insan diye sordu?” “Bu insan kimlerden etkilenmiş, kimleri etkilemiş?” gibi sorularla önce karakteri, karakterin duruşunu ve karakterin duygusunu bulmaya çalıştık. Karaktere bürünmeden, karakterin metnini seslendirmek rol yapmış gibi olmaya neden oluyor. Karaktere bürünme süreci acaba sahnelerin ötesinde bir anlamı var mıdır?
***
Bir olayı duymak, bir olaya şahit olmak ve bir olayı deneyimlemek birbirinden çok farklıdır. Aynı şekilde, karakteri duymak, karakteri anlamak ve karaktere bürünmek birbirinden çok farklıdır.
***
İş dünyasındaki dostlarım, personalar, hedef kitleler gibi kavramları bilirler. Belli insan tipi veya müşteri tipini tariflemeye ve anlamaya çalıştığımız süreçtir. Personalar, üzerine çalıştığımız zaman, o temsilde birisini gözümüzde canlandırırız genelde, ama o olmayız, onun karakterine bürünmeyiz. Peki ya, bürünsek, bürünebilsek nasıl olurdu? Hatta, iş dünyasında olmasına ne gerek var, değer verdiğimiz insanları anlamak ile değer verdiğimiz insanlara bürünmek arasında nasıl farklar olabilir?
***
Abidin Dino, Paris’te öğrenci gösterilerini çizerken evinde, televizyon görüntülerinden çizmedi. Meydanlarda, göstericilerin arasında çizimler yaptı.
Geçen gün, mubi’den izlediğim Ayrı dünyalar filmi de bu yaklaşımı sergiliyor. Filmde, bir yazar, Fransa’daki yoksulluk ve kötü çalışma koşulları üzerine bir kitap yazarken, kitabı kendi evinde, kendi duyduklarıyla veya yaptığı yüzeysel görüşmelerle kaleme almadı. Farklı bir şehre göç etti, kılık değiştirdi, orada işsiz şekilde yaşamanın ve gündelik çalışmanın zorluklarını yaşayarak kitabını yazdı. Masabaşında asla göremeyeceği duyguları, hayatta kalma biçimlerini ve zorlukları yaşayarak kitabını yazdı.
Okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim.
Hepimize ilham olsun
Sevgiler