Dünyanın Kılcal Damarlarındaki Akyuvarım Ben - R tembelliği ve ardardılıktan akışa geçiş üzerine
Herkese merhabalar,
Geçen hafta sonu, bilgisayarsız olarak Kastamonu'da doğa gezisinde olduğum için geçtiğimiz hafta bültene bir hafta ara vermiş gibi olduk.
Bu hafta üç yeni ilham paylaşıyorum. Umarım, hepimizde ışık yakar, ışık yayar.
R Tembelliği
Beni tanıyanlar “R” harfinin telaffuzunda zorlandığımı bilir. Konuşmalarım Rsiz ve Rgibimsilerle sürer. Dün katıldığım drama dersinde, bu konu gündeme geldiğinde, hocamız, “Sen R’leri söyleyemiyor değilsin, sende R tembelliği var” şeklinde bir yorum yaptı. Yani, hocamızın yorumuna göre, R’nin üç hali vardı.
R’yi doğru telaffuz edebilmek
R’yi doğru telaffuz edememek
R tembelliğinin olması (ndan dolayı R’yi doğru telaffuz edememek)
***
Okuduğum, Potansiyeli çoğaltan liderlik kitabında Liz Wiseman benzer şekilde üç tür liderlik tanımı yapıyor.
Potansiyeli çoğaltan liderler
Potansiyeli azaltan liderler (toksik liderler)
Azalttık ve çoğalttık başka bir şey kaldı mı ki? Üçüncü nedir?
Yanlışlıkla potansiyeli azaltan (toksik) liderler.
Bu üçüncü grup, deneyimsizliği veya farkında olmadıkları nedeniyle, bilinçsiz şekilde toksik bir lider haline gelen liderleri tanımlamak var.
***
Bu üçüncü yolu görmek, hem insanlara yapabilirlik, değiştirebilirlik hissi veriyor, hem de insanları değişim konusunda güçlü kılıyor. Özellikle, kendimize karşı yaftalamalar yaptığımız durumlarda ve değişimi başlatmak istediğimiz durumlarda, bu üçüncü yol, çok değerli olacaktır. Çünkü değişim ve hareket her şeyden önce inancı değiştirmekle başlıyor.
Hadi deneyelim...
Çizim yapabiliyor musunuz? Hayır mı?
Dünyada çizim yapabilme konusunda üç tür insan vardır.
Çizim yapabilenler
Çizim yapamayanlar
Üçüncüsü ne olabilir?
Ardardalıktan Akışa Nasıl Geçeriz?
Akış kelimesi, yalın üretimde, üretim hattının bekleme yapmadan, duraksamadan, stoklara gerek kalmadan ilerlemesi anlamına geliyor. Csikszentmihalyi, Akış’ı insanın anda olduğu, anı hissettiği, zamanın nasıl akıp gittiğini görmediği o odaklı zihinsel hal olarak tanımlıyor. Dans’ta akış hareketlerin birbiri ardına pürüzsüz şekilde akmasıdır.
***
Akış yaratmak, eylemlerimizi akış içinde yapmak ve akış tasarlamak, verimli ve uyumlu bir hayat ve bir iş yaratmanın bence temellerindedir. Peki bir şeyin akış olup olmadığını nasıl anlarız? Akış nasıl yaratırız? Ard arda dizilmiş işler ve şeyler bir akış mıdır?
***
Bayrak yarışlarında koşan sporcu, kendi parkurunu bitirince durup, öndeki sporcunun kendisinden bayrağı teslim almasını beklemez. Bayrağı devretmek öndeki koşucunun görevidir, yeni koşucuysa, elini ve pozisyonunu bayrağı devredilebilecek şekilde tutmak ve kendini bayrağı devralmaya hazırlamakla sorumludur. Aslında burada bir etkileşim dansı var. Bir koşucunun koşusunu tamamlaması ve sonra diğerinin koşuya devam etmesi gibi bir durum söz konusu değil. Ardardalık yok, akış var.
***
Klasik örneğim, su bardağı örneğinden de buradan bahsetmek gerek. Günde bolca su içmek istiyorsunuz. Burada bir bardak içtiniz, sonra bir bardak daha su içtiniz. Bu elbet olası. Ancak, bu sürecin akış yaratılmış hali daha çok şuna benzer. Bir bardak su içtiniz sonra bardağı tekrar doldurdunuz; sonra bir bardak daha su içtiniz ve bardağı tekrar doldurdunuz. Bayrak yarışı örneği gibi ilk bardak suyu içince değil, diğer bardak suyu hazırlayınca ilk bardak suyu içmiş ve bitirmiş saydım kendimi.
***
Pasaport kontrolünde, tanımadığım bir kadından öğrendiğim bir mini gözlemi de hatırladım. Bu kadın, pasaport kontrolünde, mevcut vizesini, pasaportun sayfaları arasında daha kolay bulabilmesi için, vize sayfasına bir post it yapıştırmıştı. Ben de pasaport sıralarında, mümkünse mevcut vize sayfam açık şekilde pasaport polisine teslim etmeye dikkat ediyorum. Bu havalimanındaki geçiş akışım daha pürüzsüz geçsin diye.
Geçtiğimiz haftada, Kastamonu kanyonlarında kendimi akışa bıraktığım bir fotoğraf ile tamamlayayım :)
Dünyanın Kılcal Damarlarındaki Akyuvarım Ben
Geçtiğimiz hafta, Kastamonu’da kamp ve doğa yürüyüşündeydim. Tepeler arası patikalarda yürürken şöyle duygular duyumsadım.
Bu patika aslında dünyanın bir kılcal damarı ve ben de o kılcal damarda akan bir akyuvar hücresiyim. Benim yaptığım bir eylem var ve eylemimim dünya dilinde bir karşılığı var. Bir belgeselde izlemiştim. Bir bakış açısıyla filler besleniyor, diğer bakış açısıyla filler ekosistemin bahçıvanlığını yapıyor. Bir bakış açısıyla aslanlar avlanıyor, diğer bakış açısıyla aslanlar ceylan sürüsünün hastalıklı ve zayıf olanlarını ayıklıyor.
Değişik kayalar veya çamurların olduğu yere adımımı atınca, önce adımımı atıp ama ağırlığımı vermeyip yeri kontrol ediyorum, sağlamsa ağırlığımı vererek adım atmaya devam ediyorum. Test etmenin bir versiyonu.
Yokuş aşağı inerken, kayalardan, sert zeminlere zıplamak özellikle eklemler için tehlikeli olabilir. O yüzden çömelip hafifçe adımını atarak inmek doğrusu.
Doğada yürüyüş, iki ayak üzerine yapılmıyor. İki ayak, ellerin ve tüm vücudunla yürümen gerekiyor. Ellerinle yolunun üzerindeki çalıları kenara alman gerekiyor. İnerken veya çıkarken ellerinden destek alman gerekiyor.
En çok kendinden emin olduğun zamanlarda kazayla karşılaşman daha olası.
Yol belirsizleştikçe, gözler ayaklara ve şimdiye kayıyor. Yol normalleştikçe gözünle çok aşağıya bakmana gerek kalmıyor, daha uzakları izleyebilirsin bu anlarda. Hayatımızdaki belirsizlik anlarının, odağımızı şekillendirmesi gibi.
Yolda yosunların, yolun, çevrede gördüğün kızılcıkların, eşsiz manzaranın, aldığın nefesin, adımlarının sana söyleyeceği bir şeyler var.
Okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim.
Hepimize ilham olsun
Sevgiler