Eylemlerimizin Değer Merdivenleri ve Canlanmak, Canlandırıcılar Üzerine...
Yılımızın son çeyreğine, yepyeni bir aya, yepyeni bir mevsime (yazdan geçiş şimdi gibi) girerken herkese, tüm ilhamdaşlarıma selamlar ve sevgiler
Bugün ilhamolsun'da, benim gözümü açan ve kendimle taşıdığım iki ilhamı paylaşacağım. İlham olması dileğiyle sizlere de…
Eylemlerimizin Değer Merdivenleri
Geçtiğimiz hafta, benim en beğendiğim TED videoları listeme aldığım, Andrew Ng’nin “Yapay zeka, her işi nasıl iyileştirebilir?” konuşmasını izledim. Videoda, Andrew, günümüzdeki yapay zeka okuryazarlığı ile iki yüzyıl önceki okuma yazma bilme konusunu benzetmiş. İki yüzyıl önce, konu okuma yazma olduğunda, çok az kişinin okuma yazmaya ihtiyacı olduğu düşünülürdü. Keşişseniz, Tanrının buyruklarını okumak için okuma yazma bilmeye ihtiyacınız vardı ama bir çiftçiyseniz günlük hayatınızda okuma yazmaya hiçbir zaman ihtiyacınız olmayacağını düşünüyordunuz. Andrew, bu durumun, günümüz yapay zekası için benzer olduğunu söylüyor. Yani, “ben zaten küçük işletmeyim… ben zaten tasarımcıyım… ben zaten itfaiyeciyim… benim ne işim olur yapay zekayla” diye düşünmek, yüzyıllar önceki okuma yazma bilmeye yönelik atalarımızla aynı hatayı yaptırır bize.
Konuşmasında yapay zekanın, her işletmeyi nasıl iyileştirebileceğini anlatırken, benim bir aydınlanma noktam oldu.
***
Kafamda, eylemlerimizin değer merdiveni diye bir kavram vardı. Yani, yaptığımız her eylemin bir değeri var. Yaptığımız eylemlerin, verimliliklerini arttırarak, yaptığımız eylemleri işbirliği içinde yaparak veya yaptığımız eylemleri otomatize ederek, bu değer merdiveninin basamaklarında tırmandırdığımızı düşünürüm. Her yeni basamakta, o eylem, daha iyi, daha kolay, daha ucuz veya daha değerli hale gelir.
***
Eylemlerin değer merdivenleri (aşağıdan yukarıya) kabaca şöyle düşünürüm.
Eylem derken, herşeyi düşünebilirsiniz. Şu an yaptığınız gibi okumaktan tutun da, pizza yapmaya, müşteri servisi sunmaya kadar herşeyi kapsıyor.
Eylemi yapmak.
Eylemi verimli yapmak. (verimlilik perspektifi)
Eylemi işbirliği içinde yapmak (uzmanlaşma, verimlilik artışı)
Eylemin adımlarını otomatize ederek yapmak
Eylemin yapılma biçimini tanımlamak ve yaymak.
Eylemin en ideal yapılma biçimini bulmak, paketlemek ve herkesin böyle verimli yapmasını sağlamak.
Bu basamakların daha üzerinde AI ile birlikte şöyle bir basamak da var.
Eylemi doğru yapmak üzerine bir yapay zeka eğitmek ve böylece dünyadaki tüm eylemlerin yapılmasını sağlamak.
Yapay zekanın istediğiniz resmi ürettiği Dall-e gibi sistemleri hayal edin. Dall-e, yalnızca, eğitilmiş yapay zekanın ürettiği bir resim değildir. İdealde dünyadaki tüm ihtiyaç duyulan resimleri yapabilecek, üretebilecek ve teslim edecek bir sistemdir.
****
Bu son basamak benim çok kafamı açtı. “Ben bu işi nasıl otomatize ederim?” gibi sorular soran zihnime “Ben bu işin yapay zekasını nasıl yaparım”, “bu işi yapmak için bir yapay zeka var mı?”, “Bu işte ortaya çıkan data ile nasıl yapay zekalar beslenir?” gibi sorular sormak ve uygulamasını yapmak, hayatlarımızda devrim yapacağını hissediyorum. Ben bu yola çıkıyorum.
Canlandırıcı ritmlerin, canlandırıcı hatırlatıcıların neler?
Plank egzersizini sever misiniz? (Plank hakkında bilgi)
***
Plank yaparken şunu farkettim:
Marifet, plank pozisyonunda kaya gibi sert durmak değil.
Marifet, sürekli ve tekrar tekrar, pozisyonunu kontrol etmek ve doğru pozisyona gelmek için kendini mini mini şekilde düzeltmek, kendini doğru pozisyona getirmek.
Marifet, asla doğru pozisyonu bozmamak değil
Marifet, nefes almak gibi devamlı devamlı kendinini doğru pozisyona getirmek.
***
Hayatımız bir nevi plank olsa…
Marifet, sonsuz bir motivasyonla başlamak değil;
Marifet, ara gazlarla, motivasyonunun azaldıkça arttırmak.
Marifet, büyük hedeflere ulaşma hedefinde olmak değil;
Marifet, bu yolculukta pozisyonunu (plank yaparken koruduğun pozisyon gibi) korumak
Plank yaparken, kendimizi doğru pozisyona getirmek için yaptığımız mini hizalamalar gibi
Yaşamlarımızda, yolculuklarımızda da bizi hizalayacak, doğru pozisyona getirecek şeylere ihtiyacımız var
Daha önemlisi, kendimizi yeniden hizalamayı, kendinize ara gazı vermeyi ve kendimizi yeniden canlandırmayı sürekli hatırlatacak şeylere ihtiyacımız var.
Vücudumu canlandırıcı şeyleri, hayatımı canlandırıcı, hayatımı yeniden hizalayıcı şeyler, hatırlatıcılar ve terapiler olarak kullanmaya başladım.
***
Su içmek, derin nefes almak, esnemek, hareket etmek, çay-kahve içmek ve elimi, yüzümü yıkamayı böyle hatırlatıcılar olarak düşünüyorum.
Su içmeyi söz gelimi daha özel bir eylem olarak görüyorum. Su içerken canlandığımı ve sakinleştiğimi düşünüyor ve bir bardak suyun benim için dönüm noktası olacağını düşünüyorum. Bir bardak suyla değişir herşey, bir bardak suyla başladı herşey diyorum. Su içmek, maraton koşucularının sularını içtikten sonra canlanmalarını ve yeniden hızlanmalarını düşünüyorum. Diğer canlandırıcılar için de öyle.
***
Geçen hafta, sevgili Hakan Akben’in ilk konserine gittim. Konserin başında, solistin mikrofonunda bir takım temassızlıklar sonucu şarkıda solistin sesi çıkmadı, mikrofon yenilenmesi ve birkaç deneme gerekti, şarkıya devam için. O sırada, Hakan gruba “Bu bir işaret, şarkıyı daha da gaz söylemek için bir işaret” dedi. Böylece, sahnede yaşadıkları aksaklığı bir aragaza dönüştürdüler. Ben de canlandırıcıları, sadece kendi içimde, değil, etrafımda, yaşadıklarımda, talihlerimde ve talihsizliklerimde bulabileceğimi farkettim.
***
Çok sevdiğim mini kitaplardan Jean Echenoz’un Koşmak kitabında, Çek koşucusu Zatopek’i anlatır. Çek lokomotifi Zatopek’in en önemli özelliği şu, koşarken ne zaman acı duymaya başlasa, sanki ara gaz almış gibi temposunu yükseltiyor. Acı ile karşılaşan hepimiz yavaşlama, bırakma, tempoyu düşürme eğilimindeyken, o, bu acıları bir canlandırıcı olarak kullanıp temposunu arttırıyor.
***
Canlandırıcı olarak neyi nasıl seçersek seçelim.
Bir kalp ritmi gibi, ara ara, dönem dönem, sık sık…
Canlanmaya ve yeniden hizalanmaya ihtiyacımız var
Sadece bizim de değil…
Ekibin, ailenin, işin ve herşeyin
Bu canlandırıcı ritimleri ve bu canlandırıcı şekilleri üzerine düşünelim.