Aşk Ölmez, Biz Ölürüz... + Devrim, aşkın en büyük eseridir
Herkese merhabalar,
Bugün yaptığımız her şeyi temelden besleyen, temelden şekillendiren, temelden olduran sevgi ve aşkla ilgili iki ilhamımız var.
Sevgilerimle
Özgür
https://www.instagram.com/ozguralaz/
Aşk Ölmez, Biz Ölürüz...
Dün otoparkta beklerken bir ağaca sarılmış sarmaşık tipi bitkiyi gördüm.
Gövdenin solundaki kuru dala yalnız başına bakınca, sarmaşık ölmüş…
Gövdenin sağındaki yeşil dallarla birlikte bakınca sarmaşık yaşıyor…
Alışkanlık tasarlarken, nihai hedefimiz, hep devam edeceğimiz, sağlam, bağlı kalacağımız ve canlı bir alışkanlık tasarlamak.
Belki de hedefimiz uzun süre sağlam kalacak bir alışkanlık tasarlamak yerine.
Başka bir deyişle, Amacımız dalın kalıcı olması değil…
Bu sarmaşık gibi…
Sürekli yenilenen, kendini tazeleyen…
Dal kurusa da (alışkanlık ölse de)
Filizlenen yeni dallarla yaşamına devam eden bir yapı kurmaktır.
Bu anda, aklıma, Sertab Erener’in, “Aşk ölmez, biz ölürüz” şarkı sözü geldi.
Ölmeyen aşk, aslında buradaki bütün sarmaşık…
İçimizdeki bütün aşkların tamamı…
Sarmaşık, yani içimizdeki ölmeyen aşk, burada hep var olmaya devam edebilecek sarmaşık…
Soldaki kuruyan dalsa, ölen biz…bir aşk…
Ölmeyen aşklar, sonsuza kadar yaşayan dallarla değil, sürekli kendini yenileyen dallarla mümkün…
Devrim, aşkın en büyük eseridir
Dün, sevgili Hakan Akben “bugün yapacak daha iyi bir işiniz yoksa izlemenizi tavsiye ederim” diyerek "Peaceful Warrior" filmini tavsiye etti. Dan Millman’ın hayatından ilham alan, genç bir jimnastikçinin hem kendine, hem de ağır bir sakatlık sonrası tekrar olimpiyatlara dönme yolculuğunun hikayesi.
***
Filmle ilgili yazışırken, Hakan’a filmde geçen “Savaşçı, yaptığı şeyde sevgiyi bulur” sözüyle ilgili yazacağımı söylemiştim. İşte, Hakan, düşüncelerim…
Mücadelelerimi, yalnızca kan, ter, gözyaşı olarak kodladığımda…
BU tarz mücadelelere başlamak için de kendi içimde bir mücadele vermem gerekiyor.
Çünkü İnsanım… İnsanız… İnsan acıdan kaçar...
Bu yüzden "yaptığın her şeyde sevgiyi bulmayı" çok güçlü buluyorum.
Olay sadece mücadele etmek de değil…
Yaptığın şeyde sevgiyi bulunca, bütünlük hissin oluyor, sen değişiyorsun, yaptığın şeyler değişiyor, renkleniyor ve güçleniyorsun.
Bir örnek vereyim.
Başta ter, kan, gözyaşı dedim ya…
İşte, Norveçli Crossfit sporcusu Matilde Garnes’in antreman sonrası paylaştığı bir fotoğraf.
Bu sporda başarılı olmak için kan, ter ve gözyaşını gerçek anlamda her gün akıtmanız gerekiyor.
Fotoğrafta kanla, terle, gözyaşıyla geçtiği belli olan bir antreman var. Antremana herseyini vermiş ki, sonunda yere yığılmış. Zemindeki teri de bunu fazlasıyla gösteriyor.
Matilde’nin kan, ter ve gözyaşından sevgiyi nasıl bulduğunun bir yoluna bakalım.
Fotoğraftaki “🫶” görüyorsunuz. Eminim içinden, bu terden portresine bakıp, Picasso’nun yaptığı portreler gibi ne güzel bir portre yaptığını düşünüyordur. Bu an, bu terden portre onun için simge, adım, kendini vermenin, kendini göstermenin ıspatı.
Matilde’nin mücadelesinde sevgiyi bulmanın bir yolu, antreman sonrasında zemine bıraktığı terden iz.
Biz, kendi mücadelelerimizde sevgiyi bulabilir miyiz? Tasarlayabilir miyiz? Görebilir miyiz?
Bir başka örneğim, geçtiğimiz yıllarda Netflix’te izlediğim, Güney Afrika’lı özgürlük savaşçısı Solomon Mahlangu’nun hayatını anlatan Kalushi filminden. Filmde bir sahnede Solomon, neden savaştıklarını anlatırken "Ama biz sadece savaşçı değiliz, biz aşığız. che guevara, “Devrim, aşkın en büyük eseridir der. Halkına sevgi, vatanına sevgi. MK budur. Amacımız budur. Sevgi"
Yaptığımız şeyleri, hayatımızı, işlerimizi ve projelerimizi Solomon gibi sevgi dilinde anlatabilir miyiz? Mücadelelerimizi sevgi dilinde ifade edebilir miyiz? Mücadelelerimizdeki sevgiyi görebilir, görünür kılabilir miyiz? Sevgiyi katabilir miyiz? Her şeyi, "sevgiden doğan ve sevgi için..." şeklinde düşünebilir miyiz…
Elbette, bu ifade Sarıgül’ün “sevgi kazanacak” çalıntı sloganında olduğu gibi boş sözler seviyesinde kalmamalı.
İfade etmek, belki de, onu içselleştirme sorumluluğunun, içselleştirme yolculuğunun ilk adımı olmalıdır.
Ne dersiniz?
Sevgilerimle
Özgür