Kafamın içinde partiyle yaşıyorum. (2 Ebook hediyeli ilham)
İlhamdaşlarım merhabalar, bu haftaki bültenimiz, hem iki ebook hediyeli hem de hepimize yeni bir yaşam bakış açısı öneriyor. Kafamın içinde bir parti var. Hadi siz de gelin. Sevgilerimle Özgür
Bu ara kafama takılan güzel bir şarkı var, sözleri şöyle
Geceleri uyuyamıyorum
Tüm düşüncelerim, çoğalıyorlar
Ve onları her zaman duyuyorum
Kafamın içinde bir parti var
Hadi gelin birlikte dinleyelim.
Bu haftaki ilhamımız kafamızın içindeki o parti.
İyi yaşamın bir yolu, kafamızın içinde parti ile yaşamak olabilir mi?
“Bu neyin Antremanı?” ile başladı
Daha önce, en büyük keşiflerimden birisinin bir şeye başlarken “Bu neyin antremanı?” olarak sormak olduğunu söylemiştim.
Sözgelimi, takvimimde bir müşteri toplantısı var. Ve bu, bir müşteri toplantısı olmasının ötesinde, neyin antremanı olabilirdi?
Mesela benim için: Hazırlıklı olmanın, insanları okumanın, çevreyi okumanın, kendimi güzel ifade etmenin, insanları dinlemenin, empati kurmanın, müşterimle bağ kurmanın yollarını keşfetmenin, satış yeteneklerimin, fikrimin, hikaye anlatımımın, zor konuşmalar yapmanın, yeni fırsatlar görmenin, her şeyi sağlıklı şekilde yapmanın, zaman yönetiminin, ilişki yönetiminin ve daha bir sürü şeyin antremanı olabilirdi.
Müşteri toplantısına, müşteri toplantısı olmanın ötesinde, bu şekilde katman katman, neyin antremanı olabileceğini görmek, hem müşteri toplantısına verdiğim önemi arttırıyor, hem de yaptığım her şeyden daha fazla öğrenmemi, yaptığım her şeyle değişmemi, dönüşmemi ve kaslanmamı sağlıyor.
“Bu neyin hikayesi?” ile devam etti.
Sonra, farkettim ki, spor müsabakalarının antremanı olur ancak hayatın antremanı olmaz. O şeyi, antreman olarak gördüğümde, evet, o şeyden katman katman öğreniyorum, o şeyden kendimi farklı yönlerden geliştirmek için sayısız deneyim edinebiliyorum. Ama yeterli değil.
Yaptığım şey aslında bir de performans. Sözgelimi, müşteri toplantısı, benim, insanları okumak için bir antreman olarak görmemin ötesinde, “insanları okuma” kaslarımla birlikte çıktığım bir performans. Burada, “insanları okuma” kaslarım sahnede. Yine öğreniyorum, ancak performansımdan öğreniyorum. “Insanları okuma” kasım sözgelimi, gerektiğinde kullandığım bir şey değil, ve “insanları okuma” kasım sadece dinleyen ve öğrenen pozisyonda da değil. Bu yaklaşımla, “insanları okuma” kasımla aktif olarak oyun kurduğum, oyunu değiştirdiğim bir durum. Yani, “insanları okuma” kasımın sahnede bir rolü var, değiştirme gücü var.
Ve şimdi “Bu neyin partisi?” Zamanı
Ve bu şarkı sözlerinin tetiklemesiyle fark ediyorum ki, olay, benim antremanımın ve performansım da ötesinde.
Ben aslında bir partinin içindeyim.
Bu partide sadece ben ve benim yaptıklarım yok. Sadece ben ve benim yaptıklarım olsa, renkli bir parti olmaz zaten. Bu partide, çevrem var, toplantı odası var, diğer insanlar var, dünyanın gündemi, duygular ve sayısız başka katman var.
Benzetmem sahne olduğu zaman, sözgelimi, “insanları okuma” kasımla kendi yapabileceğim şeylerle kısıtlıyım. Ancak benzetmem parti olduğu zaman, “insanları okuma” kasımın tek başına yapabileceği şeylerin ötesinde partideki diğer şeylerle dans ederek birlikte yapabileceklerimiz şeylerin ihtimali açılıyor. Basit bir örnek ama, insanların havasız kaldığını hissedersem, “insanları okuma” kasımla bunu okurum. Bu partide, pencere’nin de olduğunu bilirsem, pencereyi açıp ortamı havalandırabilirim.
Bu neyin partisi? Ve bu partide kimler var?
Ne zaman bir şeye başlasam, “Bu neyin antremanı/hikayesi” diye sorarak başlamaktan bahsetmiştim. Peki ya, “Bu neyin partisi” diye sormak neye benzer?
Burada kimler var?
Burada olan kişiler sadece görünürde olan kişiler olmak zorunda değil. Adı geçiyor olabilir, gündemle ilişkili olabilir, oradaki durumdan etkilenen kişiler olabilir. Aynı zamanda kişilerle nasıl ortaklaştığınızı bilmek, neleri paylaştığınızın farkına varmak da önemlidir.
Burada neler oluyor?
Burada sizin şahit olduğunuz performanslar neler? “Bu neyin antremanı?” diye sorduğumuzda, o deneyimin içinde olmak sizin içinizdeki başka neleri aktive ettiğine bakmıştık. Ancak “Burada neler oluyor?” sorusunda sizi çevreleyen, sizi etkileyen diğer tüm performansları da dahil edebilirsiniz.
Örneğin, konumuz müşteri toplantısıysa, orada olabilecek bazı başka şeyler: Toplantı odası yönetimi yapılıyordur, Takvim yönetimi yapılıyordur (toplantı için insanlara davetiye gitmiştir), toplantı odasının işleyişi vardır, şirketin toplantı yapma kültürünün şekillenmesi vardır.
Buradaki manzarada neler var?
Buradaki manzarada görünür veya görünmez (farklı katmanlarda neler var?). Sözgelimi, masa var, sandalye var, oturma düzeni var, projeksiyon ve pencere var. Görünür dünyada. Görünmez dünyada, ortamın duygusu olabilir, insanların öncelikleri olabilir, ülkenin gündemleri veya dün akşam internette viral olan video olabilir.
Aslında, başka bir deyişle, kendini bilmek gibi kendinle ilgili farkındalık anı yakalamak gibi, manzaranı bilmene, manzarandaki şeyleri/kişileri/duyguları bilmeye ve görmeye çalışıyoruz.
Herkesin manzarasının birbirinden farklı olduğunu da ekleyeyim. Ben bir girişimci olarak manzarama aldığım şeylerle, bir doktorun manzarasına aldığı şeyler aynı olmayacaktır.
Son olarak, bebekler, nasıl ki dünyaya geldiklerinde dünyayı bulanık görüyorlar ve zamanla görmeyi öğreniyorlar; manzara görmek de bence bu şekilde işliyor. İlk başta, manzaramız karmaşık, hiç bir anlamı olmayan bir kelime bulutu gibi görünecek. Ancak, manzaralarımızı farkettikçe, daha düzenli gelmeye başlayacak ve daha önemlisi onlarla dans etmeye başlayacağız.
Neden Parti Benzetmesi?
Parti, fikri eğlencelidir. Deneyime eğlenceli beklentiler, sürprizler katar.
Partide müzik değişince dans değişir. İnsanlar farklı şekillerde biraraya gelir. Parti canlıdır. Deneyimlediğimiz deneyimin de canlı olduğunu bize hatırlatır. Deneyimde bir şey değişince dansımızı değiştirebileceğimizi, farklı pistte dans edebileceğimizi bize hatırlatır.
Parti, doğaçlamadır. Yaşam da bize, hep farklı belirsizliklerle karşılaştırıp doğaçlama şekilde hızla yanıt vermemizi ister.
Parti fikri, bize gelişimin tek yolunun kendi performansımız olmadığını da söyler. Sözgelimi başkasının dansına bakarak biz de yeni bir dans keşfedebiliriz.
Bizim partimiz kendi zihnimizde.
Yaşadığımız her deneyimi bir evren olarak gördüğümüzde, yaşadığımız her deneyimin, başka deneyimlerle birlikte varolduğunu, yaşadığımız her deneyimi başka aktörler(parti katılımcıları) ile paylaştığımızı gördüğümüzde bence dünyamız ve seçeneklerimiz çok genişleyecek.
Eskilerden, Pascal Nouma için söylenen: “Nouma bizi discoya götür” sloganı vardı. Yaşadığımız her deneyimi bir parti olarak gördüğümüzde sanırım Nouma’nın bizi disco’ya götürmesine de gerek olmayacak.
İlhamdaşlarıma, Selim Yörük’ten İki Ebook Hediye
Sevgili dostum, blog dünyasına birlikte adım attığımız, anafikir bülteninin de yazarı sevgili Selim Yörük, ürün geliştirme konusunda yılların deneyimiyle ve günümüzde yapay zeka ile birlikte yaratılabilecek fırsatları ilk elden elde ettiği tecrübeleri iki ebook olarak yayınladı. İki kitap da (“Recode Your Future” ve “The Product Growth Playbook” Amazon’da alanlarında en çok satan kitaplar arasında yer aldı. Çok sayıda insana kendi ürünlerini geliştirmesi ve yapay zekadan faydalanması konusunda ilham verdi.
Bu hafta, ilhamdaşlarım için bu iki kitabı hediye edeceğiz. Bunun için İlhamOlsun referans listesinde en az bir kişiyi e-bülteni takip etmek üzere davet etmiş olmanız yeterli.
Ağustos ayı sonuna kadar en az bir arkadaşınızı davet ederseniz, davet etmiş kişilere Ağustos ayı sonunda Selim Yörük’ten hediye ebook’ları email adreslerine iletilecek.
Sevgili Selim’in, Teknoloji, Yapay Zeka, Dijital Pazarlama, Girişimler ve Mobil Uygulamalar alanlarında haftalık yeni fikirlerini ve gelişmeleri paylaştığı Anafikir isimli bir bülteni de var. Bu alana ilgili herkes zevkle okuyacaktır.
İlhamOlsun’da olduğunuz için teşekkür ederim.
Partilerimizde karşılaşmak ümidiyle
Sevgilerimle
iyi haftalar