Kendini Sevmek, Kendini Sevmenin Ötesinde başlıyor + Duyular + Yeni Bir Reçete
ilhamdaşlarım merhabalar. Bu hafta 3 yeni ilhamımız var. Bir tanesini de reçete gibi yazmaya çalıştım. Şimdiden ilham olsun.
Kendini Sevmek, Kendini Sevmenin Ötesinde başlıyor
Kendini sevmek, kendine değer vermek, kendine inanmak, kendine şefkatle davranmak…
ve kendini sevebilmek, değer verebilmek, inanabilmek ve kendine iyi davranabilmek…
Bence, kendinin ötesinde başlıyor…
Buradaki kendin, kendi bedeninin ötesinde, kendi çevreni, kendi geçmişini, kendi dünyanı ve kendi kültürünü kapsamadıkça, kendi varoluşunun sınırların içinde kendini sevmek, sanki tam olamıyormuş gibi hissediyorum.
Kendimle ilgili bir farkettiğim bir şey, (belki haklı gerekçelerle ve içinde yaşadığımız atmosferden) kendi geçmişim, kültürüm ve ülkem hakkında olumsuz duygularım var. Yabancı arkadaşlarımla sohbetlerde, konu Türkiye olduğunda, şakayla karışık bazen yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve gelişmemişliğimiz üzerine biraz da alaya varan sözler ettiğim oluyor. Başka yönden de, ben Malatyalıyım ve orada büyüdüm. Hep Malatya’da iyi bir anımın olmadığını, anlatılmaya değer bir özelliğinin olmadığını düşünürdüm.
Son zamanlarda, Malatya ve bizim Malatya çevremizin kültürel değerleri üzerine düşündüm. Ailemle biraz da nostaljik sohbetler ettim. Mesela, bolca anımın yanında, acı ayran, pestil, içli köfte, yoğurtlu sarma, kaburga, analı kızlı ve kuru çökelek gibi yemekler; Arguvan türküleri, damda uyumak, anneanne patiği, selam söylemek ve gidenin arkasında su dökmek gibi bence kültürel değerleri farkettim. Unesco’nun dünya kültürel değerleri listesi gibi, bu şeyler de benim ve geçmişimin kültürel değerleri. Ve bu farkındalıktan sonra, bu değerleri daha fazla anlamaya, değer vermeye, farklı bir gözle bakmaya ve kendimce yaşatmaya başladım.
Bu yazıyı paylaşmam da, Malatya’nın benim gözümdeki kültürel değerlerini yaşatmanın bir yolu bence.
Bu yazıda, Malatya bir konuydu.
Bunu eski işyerimiz, mahallemiz, coğrafyamız, tarihimiz, istemeye istemeye okuduğumuz üniversite vb. için genişletebilir miyiz?
Kendimizi sevmeye, çevremizden, geçmişimizden ve dünyamızdan başlayabilir miyiz?
Deneyebilir miyiz?
Hadi duyularımıza yeni gözlerle bakalım. Yeniden tanımlayalım.
Beş duyumuz var. Görmek, duymak, koklamak, dokunmak ve tatmak.
Duyularımızdan başlayan ve hayatımızı genişletecek, bayağı bayağı genişletecek bir fikir;
Duyu organlarımıza alıcı muamelesi yapmamak.
Alıcı olarak gördüğümüzde duyularımızı sadece bize ulaşan duyuları anten gibi pasif şekilde alan ve zihnimizle işleyen bir yapı gibi hayal ediyoruz.
Buradaki fikir, çok basit bir fikir gelecek ama, duyu organlarımızı pasif birer alıcıdan, aktif de olabilecek, aktif şekilde de kullanılabilecek bir sensör gibi düşündüğümüzde hayatımız, duyularımız ve algılarımız ve dünyamız genişleyecek.
Gelin birkaç yolla örneklendirelim.
Geçen hafta, Barış Özcan’ın Hawai gezisinin videosunu izledim. Bir mağara sahnesinde, Barış, mağara içinde “Aaaaa” diye seslenerek, sesinin mağara içindeki yansımasından mağaranın yüksekliğini anlama denemesi yaptı. Yani kulak duyusu ile mağaranın büyüklüğünü ölçtü. Bazı kuşların da yaptığı gibi. Duyu organını aktif olarak ölçüm için kullandı.
Duyunun öncesini görmek. Görmek değil sadece, görmenin öncesinde ışığın akışını görmeye çalışmak. Duymak değil, o sesin bize gelirken duvarlara nasıl çarptığını duymaya çalışmak. Duyuların yolculuğunun farkında olmak. Perspektif değiştirmek. Bir ortamda ışığı görmek değil sadece o ışığın hangi yönlerden geldiğini, nasıl yansıdığını ve nasıl kırıldığını görmeye çalışmak.
Duyunun sonrasını görmek. Asıl duyu organı beynimiz. Görüntüler, sesler ve kokular aslında beynimizde oluşuyor. Biz, ne kadar farklı dokuyu zihnimizde tarifleyebilirsek, ne kadar farklı kokunun ismini bilirsek veya koku, doku ve ses gibi duyuların terimlerini ne kadar zengin şekilde bilirsek, o kadar daha iyi görmeye ve duymaya başlarız.
Duyuların zenginliği: Teneke ambalajdaki ve cam şişedeki Cola, aynı şekilde kokmasına ve tadılmasına rağmen, cam şişe daha çok beğenilir. Çünkü, cam şişede, değerlendirmeye görme duyusu da eklenmiştir. Duyuları tek başına düşünmeyin, olabildiğince çok duyuyla algılamaya çalışın.
Duyuların geçişkenliği: Gözlerimizle duyabilir veya duyduklarımızı resmedebiliriz. Resimlerdeki ritmleri farkedebilir veya bir kokuyla bir hayal dünyasına yolculuk edebiliriz. Kulağımız bizim gözümüz olabilir veya gözlerimiz kulaklarımız.
Duyularımızı zenginleştirmenin yeni yollarını tarifledikçe, dünyamız o kadar genişleyecek. Bu noktalar, birer başlangıç noktası olur umarım.
Reçete: Öğrenme Listesi
Nedir? Zorlandığın Yerde, Öğrenme listen başlıyor.
Amaç: Öğrendiklerini kullanmaktan daha iyisi, kullanman gereken şeyleri öğrenmek. Her zorlanman, her tökezlemen bize eksik, yanlış ve yetersiz bir bilgiyi temelde gösteriyor. Problemi yeni yollarla çözmeye çalışmanın öncesi problemi daha doğru değerlendirmek için yeni bilgilerin getirdiği yeni yollarla çözmeye çalışmaktır.
Nasıl?
Kolay ulaşabileceğiniz bir not uygulamasında “Öğrenme listesi” diye bir liste yapıyoruz. Mümkünse, bu nota kısa yollar ekliyoruz. Hızlı erişim, bu reçete için çok önemli. Dilerseniz, bir whatsapp grubu ile de bunu yapabilirsiniz.
Ne zaman, bir konuda hata yapsak, zorlansak veya çözmekte zorlandığımız bir durumla karşılaşsak; bu durumun hangi tip bilgi veya beceri eksikliğinden kaynaklandığını düşünüp bunu not ediyoruz.
Çekindiğiniz bir konuşma varsa demek ki “zor konuşmalar nasıl yapılır” “müzakere” veya “toplantı yönetimi” gibi alanlarda bir tazelenmeye ihtiyaç var.
Spora bugün gitmemiz gerektiği halde gitmediysek, “motivasyon” “Anlam bulmak” veya “alışkanlık tasarımı” gibi alanlarda yeni bir girdi
Buradaki zorlandıklarımızın karşılığında gerekli olan bilgi denkleminde tek bir doğru yok. Siz ne hissediyorsanız onu yazın. Hatta, güvendiğiniz bir arkadaşınızdan geribildirim de alabilirsiniz. Birden fazla yazabilirsiniz.
Bir hafta boyunca, bu sayfaya kayıt yaparsanız, sizin için en öncelikli konular netleşir. Öğrenmeniz gereken öncelikli konular için de gerekli motivasyonu, acıyı ve önceliği de bulmuş oluruz.
Refleks Önerisi: Ne zaman bir konuda çuvallasak, o konuyla ilgili en az bir makale(içerik, bilgi, TED videosu) tüketelim. Bunu öğretmenlerin verdiği ayakta durma cezası gibi görmeyelim, çözüm ve yeni perspektif için tazelenme adımı olarak görelim.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Bolca ilham olsun hepimize
Sevgiler
Özgür