Maç, maçta da kazanılmaz, antremanda da kazanılmaz. Peki nerede kazanılır?
ilhamdaşlarım merhabalar! Bu hafta iki ilhamımız var. İlkinde girişimcilik, sadece girişimcilikte değil, girişimcilik hayallerimizde var diyorum. İkincisinde de refleksler var. Başarının yeni yolu.
Hayaller ve hayallerin girişimciliği
Safari turizmi, Afrika’da doğal hayatın korunmasına büyük katkıda bulundu. Çünkü, yerel halk, doğal yaşamı koruyarak, safari turizmi ile ek gelir kazanabileceklerini ve Safari ile yaşamlarını idame ettirebileceklerini anladılar.
Yapmaktan keyif aldığınız veya iyi yaptığınız şeyleri, herkese sunabiliyorsak veya bunlar üzerinden gelir (farklı şekillerde) elde edebiliyorsak, o işleri yapmaya daha hevesli ve daha motive oluruz. Safari’nin, bölge halklarını çevreyi koruma konusunda ek teşviği gibi.
Girişimciliğin farklı halleri ve tanımları var…
Mesela,
Bilgi Girişimciliği, Kültür Girişimciliği, Kurum içi girişimcilik ve sosyal girişimcilik kavramları gibi…
Afrika örneğimizden yola çıkarak belki de safari girişimciliği diye bir terim bile yaratabiliriz.
Şimdi buradan yola çıkarak bir egzersiz yapacağız.
Öncelikle, önyargısız olarak, hayatımızda sıklıkla yaptığımız şeyleri, hayallerimizi veya yapmaktan zevk aldığımız şeyleri düşünelim ve sıralayalım.
Sonra bu sıraladığımız şeylerin sağına “girişimciliği” kısmını ekleyerek, oluşan yeni kavramlarla neler olabileceğine bakalım.
Bu oluşan yeni kavramları, Google’da arayabilir, bu kavramları arkadaşlarınıza sorabilir veya farklı girişimcilik türlerindeki uygulamaları bu yeni kavramlara taşıyarak bakış açımızı daha da zenginleştirebiliriz belki de…
Ve unutmadan, bu hemen yanıt bulmanız gereken bir soru değil, yanıtları sürekli keşfetmemiz gereken ve arayışta kalmamız gereken bir soru.
Bakın, mesela hayalimiz dünyayı dolaşmaksa, bu bakış açısı, bizi, “Ben nasıl dünyayı dolaşırım?” dan bizi “Ben nasıl dünyayı dolaşma girişimcisi olurum?” “Dünyayı dolaşmamı nasıl bir sermaye yapabilirim?” gibi daha zengin yanıtların olduğu bir dünyaya taşıyabilir.
Burada olduğunuz için, ilhamolsun bültenini okumaktan zevk aldığınızı varsayıyorum. “Peki, ilhamolsun bültenini okuma girişimciliğiniz nasıl olabilir?” “İlhamolsun bültenlerini kendinize sermaye yapabilir misiniz?”
Maç, maçta da kazanılmaz, antremanda da kazanılmaz. Peki nerede kazanılır?
Maçın maçta değil de antremanda kazanılacağını düşünürüz.
Ama inanıyorum ki, maç antremanda da değil, antreman dışındaki reflekslerde kazanılıyor. Çünkü, antremanları nasıl tanımlarsak tanımlayalım, antremanlar, hemen herkesin neredeyse eşit erişime sahip olduğu bir kaynaktır. Hepimiz, hemen hemen benzer eğitim kurumlarında eğitim görür, hemen hemen benzer kaynaklara erişimime sahip oluruz, hemen hemen benzer antreman zamanlarımız vardır. Hemen hemen benzer kaynaklar da, hemen hemen benzer sonuçlar üretir. Fark (Etki) başka yerde beliriyor. O da, bu yazıda, refleks diye tanımlayacağım şeyde.
Refleksi biraz görünür kılmak için hemen hepimizin bildiği gazetecilik mesleğine bakalım. Gazetecilikte refleks nasıldır? Gazetecilik refleksi neye benzer?
Gazeteci refleksine sahip gazeteciler;
Tanıştıkları kişilere, yeni bir haber veya yeni bir hikaye olarak bakarlar.
Karşılaştığı kişileri toplumun nabzı veya kamuoyu olarak görürler.
Yaşadıkları günlük olaylarda, dünyadaki olayların yansımasını görür. Yaşadığı günlük olayları, dünyadaki haber değeri taşıyan makro olaylardan ayrı düşünmezler.
Haberleri, bizim gibi haber olarak okumazlar. Haberleri “Haberi kim yazmış?”, “habercinin kaynakları kimler?”, “Yeni kaynak kullanmış mı?” gözüyle irdeleyerek okurlar.
Haberi sadece okumak ve bilgilenmek için okumazlar. Haberi, zihninde, editör gibi okur. “Haberin başlığı daha iyi ne olabilirdi?” “Haber nasıl kurgulanabilirdi?” “Bu cümle nasıl bir duygu yaratmış?” gibi sorularla okur.
Sadece mesai yapmak, sadece haberleri okumak ve sadece haberlerle beslenmek, bir gazeteciyi bir yere taşır. Çünkü, tüm bunlara antreman dersek, antreman olanakları herkes için nihayetinde hemen hemen benzerdir. Farkı gazeteci refleksine sahip olmak yaratır. Gazeteci refleksine sahip gazeteci, oradan yeni seviyelere, yeni haberlere, kimsenin göremediği konulara yelken açar.
Peki,
Girişimciysek, satışçıysak, eğitimciysek, ingilizce öğreniyorsak, mühendissek veya reklamcıysak. Bizim alanımızın refleksleri nasıl oldurdu? Bu refleksler geliştirilebilir mi?
Benim bu konuda gördüğüm üç metod ile yazımı tamamlamak istiyorum. Sizin metodlarınızı ve gözlemlerinizi de merak ediyorum.
Çözümleme olarak görmek: Alanımızla ilgili içerikleri (materyalleri, üretimleri, performansları) bir çözümleme olarak görmek. Sadece konser yok, konser çözümlemesi de var. Sadece reklam yok, reklam çözümlemesi de var. Mesela reklamcı refleksine sahip olmak isteyen birisi olarak, her gördüğüm reklamı bir çözümleme olarak görüp onları bir kaç saniye zihnimde tartıyorum. Reklamın mesajının gerisinde, reklamın değer önerisinin ne olduğu ve reklamın ikna metodunun ne olduğunu görmeye çalışıyorum.
Mesleğinizin araçları (silahları nelerdir): Bir cafeye giren bir gazeteci, o cafeyi bir röportaj mekanı veya bir hikaye olarak görebilir. Bir anarşist, o cafedeki her şeyi bir silah olarak görebilir. Siz, günlük hayatta gördüklerinizi, ne olarak göreceksiniz, ne olarak görebilirsiniz? Mesela, reklamcı refleksine sahip olan birisi, her yeri bir mecra olarak görebilir, her ürünü, potansiyel müşteri olarak görebilir veya kulak misafiri olduğu konuları potansiyel reklam içeriği olarak görebilir. Siz dünyayı ne olarak görebilirsiniz? "Ne olarak?” buradaki kritik boşluktur.
ilişkilendirmek: Günlük hayatta yaptığın şeylerin içinde mesleğini (alanını) görmek (görebilmek). Yaşamının içindeki sorunları, mesleğinin(alanının) teknikleri ile çözmek. Reklamcılık örneğinden gidersek, “Yaşam, reklamcılık gibidir” kafasına sahip olmak ve bunu uygulamak. Sevgilinle bir an tasarlarken, reklamcılıktan yola çıkarak onu çarpıcı hale getirmek için kafa yormak. Günlük etkileşimlerinde, daha ikna edici olmaya çalışmak gibi.
Hayallerimizin refleksini oluşturabilmek dileğiyle
Hepimize ilham olsun
Sevgilerimle
Özgür