Örgütlenme, Esneklik ve Yaşam üzerine üç ilham
Seçim sonrası yaşadığım(ız) hayal kırıklığını yönlendirebileceğimiz ve dev dalgalar arasında kalacağımız, önümüzdeki dönemde bize yardımcı olabilecek üç ilhamı bu hafta sizlerle paylaşıyorum.
Yaşamak için bir köy gerekir
En sevdiğim ve en çok alıntıladığım bir Afrika atasözü der ki: “Bir çocuk yetiştirmek için bir köy gerekir.” Köy demek; örgüt demek, çevre demek, dayanışma ve yardımlaşma demek…
Sadece ülkemizde değil, dünyanın da artarak hızlanan jeopolitik dengesizlikleri döneminde, çoklu krizler ve ülkemizin kırılganlığı içerisinde köy ve köyümüz hiç olmadığı kadar önemli ve değerli.
“Coğrafya kaderindir” denilir. Bir ölçüde doğrudur.
Ama günümüzde, köyün kaderin değildir.
Köyün; katılabileceğin, seçeceğin, verebileceğin, verdikçe bağlanabileceğin, yeni insanları dahil edebileceğin bir yer. Birisinin bizi köye almasını beklemek yerine, yaptığımız her şeyde, her hayalimizde ve yaşamımızda bu köyleri kendimiz oluşturmaya başlayabiliriz. Yani, örgütlenmeye ve farklı örgütlenme biçimlerini keşfetmeye kendimizden başlamalıyız.
Örneğin, diyelim ki, reklam ajansında çalışan bir reklam yazarıyım. Bu, benim işim diyelim. Bu mantıkla, peki ama hangi köydeyim? Mesela, “Reklam yazarları” kod isimli bir grupla (whatsapp grubu, facebook grubu, fiziksel buluşmalar vb.) öncelikle yakın tanıdıklarını ve sonra genişleyen bir çemberle diğer reklam yazarlarıyla bir köy olmak. Birbirimizle ne paylaşabileceğimizin, birbirimize neyi getirebileceğimizi ve beraber neyi yapabileceğimizin arayışında olmak. Bu köy kurma ve köylere dahil olma arayışını, tüm hayatta kalma çabalarımızda ve hayallerimizde de uyarlamalıyız.
Gitgide büyüyen dalgalarda, köy olarak, örgüt olarak hayatta kalabileceğiz.
Örgütlenme ruhu bir yerde, bir kez nufuz ettiğinde; bu ruhu hayatımızın her köşesine ve çevremize yayabileceğiz.
Değişimi biz değil, ancak bir köy beraber getirebilir ve getirecek.
Bu şekilde köy (örgüt, ağ, grup) kurma fikirleriniz var mı? Benimle de paylaşın. Belki aynı köyde oluruz.
Dünyanın En Esnek İnsanısınız Biliyorum. Eminim.
Bir büyüğümle, iş konusunda sohbet ederken, iş hakkında düşünceleri konusunda esnek olduğunu göstermek için, “Biliyorsun, ben dünyanın en esnek insanıyım” dedi ve bir anda ayağını boynuna doladı. Esneklik mesajını hem fiziksel ve hem de sözsel olarak vermiş oldu.
O günden sonra ben de ara ara: “Biliyorsun, ben dünyanın en esnek insanıyım” demeye başladım. Bugünkü düşüncelerimin yeni bilgiyle ve değişen dünyayla değişebileceği kendime ve çevreme hatırlatmak için.
Dalgalı denizde esnek olmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Çünkü, ne hedef aynı yönde, ne öncelikler aynı, ne rüzgar beklediğimiz gibi esiyor.
Esnekliği kişiliğimiz yapmak ve bu fikri kendi içimizde yaşatmak için önerilerim.
Fiziksel olarak gerçekten esneliğimizi geliştirelim. Esneklik, sağlığımız için en önemli konulardandır. Esnekleştikçe, hareketlerimiz iyileşecek, yaptığımız her şeyi daha dengeli yapacak ve hayat kalitemiz yükselecek.
Günlük hayatta esnedikçe, kendimize karakter olarak esnekliğimizi, adapte olabileceğimizi ve hareket alanlarımızı hatırlatalım. Bir görselleştirme ve bir terapi gibi.
Esnekliğimizi dile getirelim. Hadi tekrar edin: “Ben, tanıdığın en esnek insanlardan biriyim.”
Düşme, zorlanma ve duvara toslama gibi durumları bir “esnekliği konuşturma” sinyali olarak alalım. Duvara tosladığımızda, düşünmeden hareket edersek tekrar aynı şeyi yapıp tekrar duvara toslarız. Burada, duvara toslamayı, bir esnekliğe dönüştürmek için, gerçekten bir hatırlatıcıya ihtiyacımız var. İmamoğlu’nun konuşmasına başlarken kollarını sıvaması gibi, biz de, duvara tosladığımızda, bir şöyle bir gerilelim (”He-man güç bende artık” gibi bir şey çalabilirsiniz isterseniz zihninizde), bu gerilme bize yaklaşımımız esnetme ve yeni bir şey deneme için yönlendirme yapsın.
Yapılacak Şeyler, Yaşanacak Şeyler
Yaşama fikrime göre, yaşamanın ve varolmanın basamakları var.
Bitkisel hayat: Duygusuzluk, bağlantısızlık, çevremde dünya dursa umrunda olmama hali.
Makine: Yaptıkların. Olanlar. Eylemler. Mesela “Rüzgar esiyor”
5Duyuyu Katmak: Olanı duyusal olarak hissetmek. Görmek, dokunmak, duymak. Mesela. “Rüzgarı hissetmek”
Duyumsama Hali: Hissettiğin şeyin, sana varlığını hatırlatması. Mesela, rüzgarın yanaklarında ve saçlarında bıraktığı esintiden, yaşadığını hissetmek. Canlılığını hissetmek, rüzgarın esişini hissederek.
Terapi Hali: Yaşadığını hissetmenden dolayı yaşadığın sevinç, şükür ve diğer hisler. Mesela, rüzgarın esişini hissederek o an canlılığını anladın ve bundan şükür duydun. Kendi kendine “Yaşamak ne güzel şey” dedin. Bu cümleyi hissettin.
Yaşama Hali: O deneyimdeki ve o deneyimdeki sevinçle birlikte deneyimin içinde olma hali.
Bu bakış açısıyla şunları görüyorum.
Varolmanın farklı biçimleri var.
Her an, en üst düzeyde varolmak mümkün olmasa da; varolmanın, çevreyle ve yaşamla bağ kurmanın yeni yeni boyutları her zaman vardır.
Yapılacaklar listesinden, yaşanacaklar listesine geçiş. Yapmak deyince sen ve iş arasında bir mesafe var. Yaşamak dediğin zaman, sen işin içindesindir. Bu çok şeyi değiştiriyor.
Odaklanma kelimesi de, bu bakış açısında farklı anlam kazanıyor. Odaklanmak, dikkatini bir yere yoğunlaştırmak demek. Düz bir çizgi gibi, lazer gibi. Ancak, yaşama boyutunda odaklanmak, bir baloncuk içinde yaşamak gibi. Baloncuğun sınırları, baloncuğun netliği, senin orkestrasyonun odaklanmanın yerini alıyor. Çünkü, odaklanırken sen dikkatini bir yere yönlendiriyor gibi değilsin de, seçtiğin bir dünyanın(baloncuğun) içinde yaşıyorsun gibi.
İlhamolsun’un yeni bültenini okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim.
Şimdiden hepimize ilham olsun
Sevgilerimle,