Yapay zeka işimi elimden alırsa alsın, benim işim, artık, işimin bittiği yerde başlıyor.
ilhamdaşlarım herkese merhabalar. Bu hafta yapay zeka döneminde verimlilik, zamanlamanın gücü ve hepimizin hikayesi yapmak üç ilhamımız var. Şimdiden ilhamOlsun, Sevgilerimle Özgür Alaz
Başlamadan, ilhamOlsun için bir whatsapp ve instagram kanalımızı haber vermek isterim. Burada ilhamOlsun’da paylaştıklarımın dışında, sevdiğim ve beğendiğim şeyleri paylaşıyorum. Instagram’dan üye olmak isterseniz, Whatsapp’tan takip etmek isterseniz linklerimiz.
Yapay zeka işimi elimden alırsa alsın, benim işim, artık, işimin bittiği yerde başlıyor.
Bize, başarının, “insanların sorunlarını çözmek” olduğu öğretildi. Ben, işletme kökenliyim. Pazarlamanın tanımı olarak da, “insanların sorunlarını, acılarını çözen değer teklifleri geliştirmek” olduğunu ezberleyerek yetiştik. Artık, bu tanım geçersiz ve artık bu tanımın genişlediği bir dönem yaşıyoruz.
En iyi arama motoru hangisidir? Sorduğunuz soruya uygun en doğru arama sonuçlarını getiren midir? En iyi yapay zeka uygulaması nedir? Sorduğunuz soruya, en doğru yanıtı veren midir? Bunu yapanlar ve sadece buraya odaklananlar, bence nefessiz kalacak. Nefes derken, müşterisiz kalacaklar.
Değer yaratacağımız yer artık problem çözümünden sonra başlıyor. Bir şeyleri analiz etmek, bir şeyleri cevaplamak, bir şeyleri çözmek artık yapay zeka dünyasında bedava. Değer, bu cevapla ne yapabileceğin üzerine çözümler geliştirmektir. Yeni dünyada, bir sorunu çözmek yetmez. O sorunun çözümünü başlangıç noktası olarak görüp, o çözümle, insanları bir yolculuğa (yeni sentezlere, yeni dönüşümlere) çıkarmakta değer vardır.
Yani, bir şeyleri çözmek, nokta (.) ise, bizim ihtiyacımız noktalardan (.), çizgi (-) yapmaktır.
Yapay zekaya bugün bile bir soru sorduğunuzda, size o soruyu yanıtlıyor, sonra da, “size bununla size şunu yapmamı ister misiniz?” “Bu cevabı isterseniz pdf’e dönüştürebilirim” gibi önerilerde bulunuyor. Tekrar edersek, cevabı alıyor, o cevabı bir başlangıç noktası olarak görüp sizi bir yolculuğa çıkarmaya çalışıyor.
Bu bakış açısı çok şeyi değiştirir.
Şimdiye kadar, bir öğretmen olarak, bir avukat olarak, bir reklamcı olarak veya girişimci olarak çözdüğünüz sorunları düşünün. Artık, işimizi ve yaptıklarımızı çözümlerimizle değil, çözümlerimizi bir başlangıç noktası olarak mümkün olan imkanlılıklar olarak düşünmeliyiz.
Hayata katkınız, işe katkınız; katkınızın bittiği yerde başlayacak.
Başarı Hikayen, Başarısızlık Hikayen Olmasın
Günümüzün karmaşık, büyük sorunların olduğu ve büyük rekabetin olduğu dünyasında, işbirliği yapabilen, herkesi katabilen ve harmoni içinde değer yaratanların ancak başarılı olabileceği zamanlardayız.
Her başarının arkasında aslında kocaman bir köy var. Başarı, arkandaki (çevrendeki) köyü sürekli canlı tutarak mümkündür.
Başarı hikayeleri de tek kişilik değildir. Olimpiyatlardaki bir koşu yarışı bile atletin başarı hikayesi değildir. Onu bu podyuma çıkaran bir dolu ekip ve destekçiler bulunur. Eğer, bunu görmeyip başarı hikayesini, kendi başarı hikayen olarak anlatmaya başladığında, aslında kendi başarısızlık hikayeni de yazmaya başlıyorsun.
Çünkü başarı seninle ilgili değil, senin çevrendeki köy ile ilgili. Senin çevrendeki köy ile nasıl ilişkiler kurduğun ve birbirinizi nasıl büyüttüğünüzle ilgili. Başarıyı kendi başarın gibi sahiplenirsen ne mevcut köyü motive edebilirsin, ne de yeni kişileri yanına çekebilirsin. Çevrendeki köyün zayıflaması, başarısızlık hikayesinin başlangıcıdır.
Heyecanda aklını koru.
जोश में होश रखो
Hint Atasözü
Zamanlama, verimlilikten önemlidir.
Borsada, “Zamanlama (Yani en düşükten alıp, en yüksekten satmak) yapılamaz” derler. Ama, hayatımız bir borsa olmadığına göre ve en dipten almayı hedeflemediğimize göre hepimizi zamanlama yapmaya davet edebilirim.
Bu hafta bir çok esnafın, boykot’u fırsat bilip, iş yerlerini temizleyip derleyip topladıkları haberlerini okudum. Dükkanın derlenmesi ve toplanması bir iştir. Bunu şimdi de yapabilirsiniz, sonra da yapabilirsiniz. Bu işi türlü verimlilikte veya türlü türlü araçlarla yapabilirsiniz. Ancak, bu işin katkısını (değerini) en çok belirleyecek şey, işin doğru zamanlama ile yapılmasıdır. Yani, bu işi, müşterinin olmadığı zaman aralıklarına zamanlarsanız, doğal olarak işinizi, bu temizlik işinden, en az kayıpla sürdürürsünüz.
Zamanlama konusuna bir diğer örneğim, pandemi günlerinden aklımda kalan bir örnek. Pandemi döneminde,Ankara Belediye Başkanı, Mansur Yavaş’ın, pandemi döneminin getirdiği sokağa çıkma yasaklarını fırsat bilip, trafiğe engel olmasından dolayı uzun yıllar boyunca yapılamamış olan yolların asfaltlama çalışmasını yapmıştı. Aynı şekilde yolları asfaltlamayı başka zaman da yapabilirsiniz, ancak o zamanlar onbinlerce saatlik belki trafikte kaybolan zamana neden olunacaktı, ancak, pandemi vesilesiyle, trafik boşken bu işi yaptığınız zaman onbinlerce saatlik kayıptan kurtulmuş olursunuz. Bu zamanlamayı yapabilmek ise, işinize, onu, hangi verimlilik seviyesinden yaptığınızdan daha fazla katkı sağlar.
İşin zamanlamasını doğru yapmak; işi en verimli şekilde yapmaktan daha değerlidir.
Ancak, konu, zaman yönetimi, verimlilik vb. olduğunda zamanlama konusunu pek düşünmeyiz.
İşlerimizi yapmak için zaman planlarız. İşlerimizi, bugüne, yarına veya haftaya Çarşamba’ya alırız. Ancak, işin zamanlamasını pek düşünmeyiz. İşlerimizi, belirli zaman aralıklarına atamanın ötesinde, belirli zamanlamalara atayabilmek, kanımca, bize anlatılmayan en büyük verimlilik prensiplerinden birisidir.
Peki işlerimizi zamanlara değil de zamanlamalara göre nasıl ayırabiliriz?
Zamanlama konusunu, kendi perspektifimden dört şekilde görüyorum.
Bireysel Zamanlama, Yaşamının akışına göre
Yere ve mekana göre zamanlama:
Koşullara, ortama göre zamanlama
Kırıntı zamanlar
Hadi biraz açalım.
Bireysel Zamanlama, Yaşamının akışına göre: Burada kendi enerjinize veya kendi yaşam planınıza göre zamanlama yapmaktır. Sözgelimi, zihinsel enerjin düşük olduğu zaman yapılacak işler nelerdir? Mesela, fotoğraflara bakmak veya moderasyon yapmak gibi işleriniz varsa, bu işlerinizi normal zamanlarda super verimli şekilde yapmak aslında kayıp olabilir. Bu işleri, zihinsel enerjin düşük olduğu zamanlara zamanlayıp, orada düşük verimlilikle yapmak bile, normal zamanlarda super verimli şekilde yapmaktan daha iyidir. Veya, ben, havalimanına giderken, yanımda bir kocaman su içerek giderim. Çünkü, havalimanında suya erişim pahalı olduğu için, yol boyunca, kocaman suyumu içerim. Bu da yaşamın akışına göre zamanlamaya örnek olabilir mi?
Yere ve mekana göre zamanlama: Gelmişken, görmüşken, karşılaşmışken yapılabilecek şeyler nedir? Bir mekanda, bir yerde, bir karşılaşmada yapılabilecek işler, bu kategoride zamanlama yapılabilir. Sözgelimi, yeni bir şehre gitmişken, o şehirde mesaj yazabileceğiniz hangi arkadaşlarınız var?
Kırıntı zamanlar: “Sıra beklerken yanlışlıkla Harvard’dan mezun oldum” yazısında bahsettiğim kırıntı zamanlarda yapılabilecek şeyler bu tarz zamalamaya örnektir. Bir şeyi beklerken, sıradayken, taksideyken yapılabilecek şeyleriniz nelerdir?
Koşullar ve ortama göre zamanlama: Şehre ilk kar yağdığı zaman ne yapacaksınız? Sunmayı planladığınız ürünü şimdi mi sunmalısınız, yoksa alışveriş mevsimi geldiği zaman mı, yoksa rakibiniz yeni kampanya hazırlığı içerisindeyken mi? Yapmayı istediğiniz şeyler için doğru koşullar nelerdir? O işinizi, o koşullar olduğu zaman yapmak üzere zamanlayabilir misiniz?
Bugün yapacak işlerimiz olsun, yarın yapacak ve haftaya yapacak işlerimiz tabi ki olsun.
Ancak, enerjimiz düşükken, şehirde yoğunluk varken, ilk kar yağacağı zaman vb. de yapacağınız işler olsun. Yani, zamanlamalarımız da olsun.
Zamanlama düşüncesi aynı zamanda bizi daha çok rahatlatır. Gereksiz işleri yapmaktan kurtururuz, işlerimizi kolaylaştıran koşulları düşündüğümüz için işlerin gerekliliğini sorgularız ve hemen her zaman daha verimli şekilde işlerimizi tamamlarız.
Ne dersiniz?
Yazıyı beğendiyseniz ve ilhamOlsun’un bültenlerinden fayda görüyorsanız, bunu arkadaşlarınızla paylaşmaya ve destek olmaya ne dersiniz? (Ben de zamanlama yapmış oldum 😜)
İlham Notları
Çantamda, çocuklar için stickers taşımaya başladım. Çocuklar çok seviyor. Uygun ortamlarda çocuklarla birlikte sevinmek için…
Her marka bir gün krizi/boykotu tadacaktır. Riskleri azaltmak, işinizi büyütür. Kriz ve boykot markalarına yönelik 10 yeni prensip yazdım. Yeni diyorum, çünkü, bu konuya bakış açımızı genişletebilecek, bağlantısal dünya görüşünün prensiplerinden paylaştım. Bir marka yönetiyorsanız, marka yöneten, iletişim yöneten arkadaşlarınız varsa, herkesin okumasını çok isterim. Yorumlarınızı paylaşırsanız da çok sevinirim.
(Linkedin’deki bu bültende 30’dan fazla bu tarz yeni fikir var. İşinize fikir arıyorsanız, gözatabilir ve abone olabilirsiniz)
“Her göz bir şair olabilir. Benim arzum hep buydu: her şeyde var olan güzelliği, önemsiz görünen şeylerdeki olası güzelliği yeniden keşfetmek.” Lucien Hervé
Son olarak, ilhamOlsun için bir whatsapp ve instagram kanalımızı haber vermek isterim. Burada ilhamOlsun’da paylaştıklarımın dışında, sevdiğim ve beğendiğim şeyleri paylaşıyorum. Instagram’dan üye olmak isterseniz, Whatsapp’tan takip etmek isterseniz linklerimiz.
İlhamOlsun’da olduğunuz için teşekkür ederim.
Birbirimize ilham vermek ve her birimizin, ilhamla yaşamlara ışık olması dileğiyle
Sevgilerimle
Zamanımı böyle bir güzel yazı için ayırdığımdan mutluyum :) Akıp giden zamanı yakalama fırsatı verdi
Teşekkürler.