2025 Yılı İçin Hayatımızı İyileştirecek, 25 İlhamdaşımızdan 25 Yeni Fikir (2. Bölüm)
2025 için 25 ilhamdaşımızdan 25 yeni fikir serimizin 2. bölümünde, sevgili Berna'dan Evrimlerden ve Selim'den dört yeni ilhamla devam ediyoruz. Şimdiden ilhamolsun. Sevgilerimle, Özgür
İlhamdaşlarım merhabalar,
Geçen hafta başladığımız, 25 ilhamdaşımıza sorarak, her birinden birer fikir isteyerek hazırladığımız “2025 yılı için hayatımızı iyileştirecek 25 yeni fikir” serisinin ikinci bölümüne hoşgeldiniz. Bu yazı ile ilk kez ilhamolsun’la tanıştıysanız, serimizin ilk bölümününe ve “2024 için hayatımızı iyileştirebilecek 24 fikir” yazılarına arşivimizden ulaşabilirsiniz.
Bakalım bu hafta, ilhamdaşlarımızın dünyalarından, onlar için önemli olan ve kendi dünyalarına iyi gelen fikirler neymiş? Başlarken, katkıda bulunan tüm ilhamdaşlarıma ve bu ilhamları alıp zenginleştiren, paylaşan ve yaşatan sizlere çok teşekkür ediyorum.
O anahtar deliği ve ötesi
Berna Mutlu Aytekin, Finansal Eğitimci, Yazar
Kendinin kıymetini bil ve günün sonunda başkalarına göre kusurlu sayılabilecek olan o yapına saygı duy. Seni sen yapan kusurlarındır.
Eğer 2025’de hayatımızı iyileştirecek bir ilham vermek isteseydim, bu cümleyi seçerdim.
İşim gereği her gün pek çok “kusursuz” insanın hayatını izliyorum. İzliyorum, çünkü sosyal ağlar bize bir anahtar deliği sunuyor. O delikten gördüklerimiz, eksik kısımları hayal gücümüzle tamamladığımız kusursuz bir masala dönüşüyor.
Bunun neden böyle olduğunu anlamak kolay. Beynimiz, delikten bakamadığımız yerleri benzer görüntülerle dolduruyor.
Geçen gün, eski fotoğrafları hareketlendiren bir yapay zeka uygulamasıyla karşılaştım. Fotoğrafları yüklediğinizde, o anın devamını 5-10 saniyelik bir video gibi canlandırıyor. Babasını çok özleyen bir kız olarak, hemen babamla bir fotoğrafımı yükledim.
O fotoğrafın çekildiği günü çok iyi hatırlıyorum. Evde temizlik vardı; ortalık karmakarışıktı. Kuzenim, filmli makinenin otuz altıncı pozunu ziyan etmemek için koşarak gelip aceleyle poz vermemizi istemişti. Herkes bağırıyordu, toz alerjim tetiklenmişti, hapşırıyordum. Hepimiz “Şimdi bu fotoğraf nereden çıktı?” diyorduk ama yine de gülümsedik. Poz verdik ve sonra temizlik yapmaya devam ettik.
Yapay zeka, tabii ki bunları bilmiyor. O sadece bizi kahkahalar atıp birbirimize sarıldığımız bir anın içinde “film etmiş.”
Biz de influencerları izlerken aynı şeyi yapıyoruz. İzleme işi bittiğinde, kafamızda onlara dair bir film üretmeye devam ediyoruz. Dahası var. İmreniyoruz. O imaja sahip olmak istiyoruz. Kusursuzluğu talep eden gözümüz ve beynimiz, hayatımızı da o anahtar deliğinden gördüklerimize benzetmeye çalışıyor. Ancak bu bana kendimize ihanet etmek gibi geliyor.
Üstelik sadece influencerlar değil, diziler, filmler ve kameranın “kayıt” dediği her anda bir senaryoya bağlıdır, hepsi gerçek dışıdır. İmrenmek mümkün ama gerçek değil. Fazla kusursuzdur. O dizideki maaşıyla yaşayan öğretmen aslında o tasarımcı kıyafetini giyemez. 24 saat nöbet tutan doktorun göz altları ertesi günkü davette o kadar az çökmüş görünemez.
Bu kusursuz yapıların aynısını istemek, bizi benzersiz yapan yönlerimize haksızlık etmek gibi geliyor. Asla varılmayacak o adaya doğru kürek çekmek gibi. Mutsuzluk garantili…
Geçenlerde bir influencer’ı, şampuan reklamında sahte saçlarla oynarken gördüm. O şampuan, bilinçaltımızı şenlendirip bize gür saçlar vaat ediyordu, ama onun saçlarının güzelliği bizimkini daha az değerli yapmıyor.
Bu yazıyı okuyan herkesin 2025’e girerken, kendi başarılarını ve çabasını unutmamasını diliyorum. Başkalarına göre kusurlu gibi görünen yapınızı, sadece size az ışık tutulduğu için görmezden gelmeyiniz. Dünyada, kendisinin farkında olan ve asıl o kusurlu hali içindeyken kendine güvenen bir insandan daha parlak çok az şey vardır.
Gerçekçi Üretkenlik
Evrim Kuran, Kuşak Araştırmacısı, Yazar, Keynote Speaker.
İş yaşamı, yapay zeka gibi üstün teknolojilere rağmen daha çok saat ama daha az verimli çalışılan bir ortam halini aldı. Bu dilemmanın içinde debelenmeyen şirket yok. Her kavramı bağlamı içinde yeniden tanımlamaya inanırım. O halde üretkenlik ifadesini de çağın gereklerine ve gerçeklerine göre yeniden tanımlamalıyız. Üstün teknoloji sayesinde çalışma saatlerini kısaltıp, performansı artıramıyorsak, üretkenlik ölçeklerimize bir daha bakmalıyız. Gerçekten üretken miyiz? Yoksa sadece üretkenlik anksiyetesi içinde miyiz?
Teknoloji geliştikçe daha az çalışmak mümkün olabilecekken olamıyorsa, şapkaları önümüze koyup düşünmenin vakti geldi. Cihazlarımızdan daha akıllı olmanın da vakti geldi. Teknolojinin daha üretken olmamıza yetmemesinin başlıca nedeni iş gücünü hala dönüştüremiyor oluşumuz. Dönüşüm içeriden dışarıya doğrudur. Kendimizden başlayalım. Yeni beceriler öğrenme ihtiyacımızı ertelemeyelim. Teknoloji sayesinde etkileşim an meselesi. Ancak etkileşim ile iletişim aynı şey değil. Yüksek teknoloji, hala iletişim ve işbirliği eksikliklerimizi gidermiyor. Tam tersi, çoğu zaman teknoloji bizi daha az verimli kılıyor ve daha az kaliteli çalışmaya sebep olabiliyor. Telefonlarımızdan, e-postalarımızdan kafamızı kaldıramadığımız her an dikkatimiz yaptığımız işten biraz daha uzaklaşıyor.
İşte bu şartlar altında ofise dönüyoruz. Dünyada ve Türkiye’de şirketler hızla uzaktan çalışmayı durdurup ekiplerini ofislerine çağırıyorlar. KPMG’nin Kasım ayında yayınladığı ve dünya genelinde 1.325 CEO’nun görüşünü aldıkları araştırmaya dayanan 2024 Küresel CEO Öngörüleri Raporuna göre, 2024 yılında CEO’ların %83’ü, önümüzdeki 3 yıl içinde (2025-2027) ofise dönmek ile ilgili bir beklenti/taleplerinin olduğunu belirtiyor. Biliyorum şaşırmayacaksınız, araştırmaya göre CEO’nun yaşı arttıkça bu beklenti de artıyor.
Tom Goodwin çok sevdiğim Dijital Darwinizm kitabında şirketleri teknolojinin değil, insanların dönüştürdüğünü söyler. Bu senenin şirketler ve bireyler için o sene olması dileğiyle.
Go Green! 💚
Evrim Sümer, Podcast Yayıncısı
Daha az kurumsal, daha çok yeşil!
Doğaya, bitkilere dön; bir bitkinin yapraklarında evren saklı.
On dakika izle/incele, meditasyon etkisi garanti.
Kurumsaldan uzaklaşamıyorsan, ofisini/masanı yeşillendir!
Rahat Ettiğiniz İşkencenizi Bulun
Selim Yörük, Next Big App - Kurucu
Next Big App ile çıktığım yol nedeniyle, bu aralar hayat benim için her zamankinden daha zor.
Konfor alanımdan her çıktığımda, kendimi savunmasız, başarısız ve bazen de yorulmuş hissediyorum ama biliyorum ki bu normal. Çünkü başarmak istediklerim, çıktığım yol boyumu aşıyor ama güzel olan da bu… Daha iyi bir hayata atılmış zor adımlar…
Spordan bir sonraki gün, yırtılan kasların verdiği acı gibi. Ama o kasların yırtılması ve uzaması lazım ki, daha güçlü olabilesin.
Bu düşünceler içinde, acayip saygı duyduğum bir komedyenin sözleri geliyor;
“1975'te 21 yaşındayken ne yapıyorsam şimdi de aynısını yapıyorum. Oturup fikirlerle oynuyorum. Espri malzemesi üzerinde çalışmayı bıraktığım kısacık bir an bile olmadı. Varlığımın her saniyesinde ‘Bunu bir espriye dönüştürebilir miyim?' diye düşünüyorum. Bu, her gün spor salonuna gitmek gibi bir şey. Her gün içeri girip 'Aman Tanrım... Bunu yine mi yapacağım?!' diyorsunuz ama buna rağmen egzersize başlıyor ve bitiriyorsunuz.
Bence bir insanın hayattaki en büyük nimeti, rahat ettiği işkencesini bulabilmesidir. Bu şükür ettiğiniz her şey için geçerli; evlilik, çocuklar, iş, spor... İstediğiniz yemeği yememek... Hepsi bir açıdan da işkence…
Rahat ettiğiniz işkencenizi bulun, başarılı olacaksınız.”
― Jerry Seinfeld
Diğer ilhamlar
İlhamOlsun’da zamansız, ara ara benim de bakıp “vay be, zamanında ne yazmışım” dediğim, 200’den fazla ilhamımız var. İlhamOlsun’la yeni tanıştıysanız, arşivimizin daha ilham verici olduğunu söyleyeyim. Tüm ilhamOlsun arşivine ulaşmak için link
Instagram’da günlük hayatta karşılaştığım ilhamları düzenli hikayeler şeklinde paylaşıyorum. Instagram’da takip etmek isterseniz link
Linkedin’de de “Yeni..ler” isimli, markalar ve iş dünyası perspektifinden yeni fikirlerimi paylaştığım bir bülten hazırlıyorum. Takip etmek isterseniz link
İlhamolsun’da olduğunuz için, ilham yolculuğumuzda birbirimize eşlik ettiğimiz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle
Özgür Alaz