Bir bardak suda ilhamlar koparacağız.
İlhamdaşlarım herkese merhabalar. Bu hafta, lütfen elinizde bir bardak su ile bu haftaki ilhamımızı okuyun. Bir bardak suda birlikte ilhamlar koparacağız. Sevgilerimle, Özgür
Masamda bir dolu bardak suyum var. Suyumu içtim. Oh mis. Boş bardağımı masama geri bırakıyorum. Bardak boş, suyumu içtim ama akış bozan mı oldum? Sonraki bardak suyumu içmek için sihirbaz değilsem, elimde boş bardakla, ayağa kalkmalı, mutfağa gitmeli ve suyumu doldurmalıyım. Akış bozuldu. Kendimi, gerçekten, suyumu içmiş olarak kabul etmek için suyumu içtikten sonra kalktım, mutfağa gittim ve suyumu tekrar doldurup geldim. Suyumu içtikten sonra değil, su bardağımı tekrar doldurduğum zaman kendimi su içmiş kabul ettim. Diğer bardak suyumu içmeye kendimi hazırlamış oldum. Su içme akışım devam etti.
Su içmek sihirli olabilir mi? Her defasında su içmen sihirli olabilir mi? Sizinle ileride röportaj yaptıklarında “Nasıl başardınız?” sorusuna, “Su içtim ve dünyaları değiştirdim. Her şey su içerek başladı” diyebilir misiniz? Su içme anınızı sanki kendince kutsal bir iş yapıyormuş gibi görebilir miyiz? Her şeyin bir etkisi var. Su içmenin de sağlığın için hayati, vücudun için kutlamalı ve ruhun için tazeleyici bir etkisi var. Bu yenilenme hissinin sihrini hissediyor musunuz? Bazen kendimizi sıkışmış hissederiz, bu anlarda sıkışmışlığımızı su ile aşabilir miyiz? Bir bardak suyun çözemeyeceği ne olabilir ki? Bu sıkışmışlık, bu hiç bir şey yapmak istemeyen anımda ben bir bardak su içmeyi başarmışsam her şeyi başaramaz mıyım? Üstelik su, ne güzel tazeledi vücudumu ve ruhumu. Kelebek etkisinin dünyadaki kasırga etkisine inanıyorsan, neden bir bardak suyun hayatımdaki dönüştürücü etkisine inanmayayım. Hakikaten sihirli değil mi?
“Bir çocuk yetiştirmek için tüm köy gerekir” der bir Afrika atasözü. Bir bardak suyumu içmek için de bir köy gerekmez mi? Bir bardak su içmek bile kolektif olabilir mi? Bir bardak su içmenin nesi takım oyunu olabilir ki? Belki de daha önemlisi, bir bardak su içmeyi bile takım oyununa dönüştürebiliyorsam, oooo, ooooo , ooooo ben neleri takım oyununa çevirebilirim. Su doldurmak için mutfağa giderken, orada kim varsa, onlara da su teklif ediyorum. Nasıl olsa su doldurmaya gitmeyecek miyim, bari, bağ kurmak için, arkadaşlarıma ilgimi ve sevgimi vermek için bir vesile olur. Su da hani sihirliydi. Su içme keyfimi kendime saklamıyorum. Kocaman bir “ohhh, su ne güzel geldi” diyorum. Keyfimi paylaşmak, keyfimi büyütüyor. Öte yandan, üzüm üzüme baka baka karardığı gibi, insan da arkadaşlarına baka baka bol su içiyor. Damlaya damlaya örnek olur belki. Dur, bir şey daha geldi aklıma. Ben bunu ilhamdaşlarımla da paylaşayım. Herkesi güzel bir bardak suya davet edeyim. Bir bardak su içme hissinden buluşalım. Galiba oldu, bir bardak suyu, kocaman bir köyle birlikte içiyoruz.
Bir bardak su içiyorum. Anneannemin, su ikram ederken dediği “Su gibi aziz ol” duası kulaklarımda çınlanıyor. Elimde bir bardak su var ama sanki su, benim bedenime karışacak gibi değil de, ben suya karışacak gibiyim. Su varsa, “hayata su gibi bakmak” var. Su varsa, “Su gibi olmak” var. Bruce Lee, elindeki bir bardak suya baktı ve onda hayatı ve hayatı nasıl yaşamak gerektiğini gördü: “Zihnini boşalt. Su gibi formsuz, şekilsiz ol. Şimdi, suyu bir bardağa doldurursan, su bardak olur. Onu çay demliğine doldur, o zaman su çay demliği olur. Bak, su akar, yayılır, damlar ya da parçalanır. Su gibi ol dostum” Su içmenin sihri buradan da kaynaklanabilir mi? Su içince, suyun kendisi olmak, su gibi yaşamak, su gibi her yere yaşam vermek, su gibi verimli olmak, su gibi akmak veya su gibi esnek olmak değerlerini her yudumla bana hatırlattığı için.
(Görsel: Ayse Kocalar, Zambiya Videosundan)
Ünlü İran’lı yönetmen Asghar Farhadi der ki: “Dramı yaratan büyük bir olay değil, günlük yaşamdaki küçük şeylerdir.” Bugün burada, hayatımızı değiştirebilecek büyük şeylerden, hayallerimizden veya yeni kurmak istediğimiz işlerden bahsetmedim. Aslında yine onlardan bahsediyorum. Ama onlardan, hayatımızdaki küçücük, görünmeyen ve kendiliğinden yaptığımız bir eylem üzerinden, yani su içmek üzerinden bahsediyorum.
Suyunuzu içtiniz mi? Afiyet olsun. Anneannemin deyişiyle “Su gibi aziz olun” Su içmek üzerinden sizde başka nasıl hikayeler canlandı? Daha çok su içmek, su içmeyi bir meditasyona çevirmek veya sudan güç almak için siz neler yapıyorsunuz? Paylaşırsanız benimle haftaya tüm ilhamdaşlarımızla paylaşalım.
İlhamdaşlarımızın Katkıları: Plaja Giderken, Neden Çiçeğinizi ve Vazonuzu Mutlaka Yanınıza Almalısınız?
Geçen hafta, her gittiğimiz yerde kök salmak, her bulunduğumuz yerle bütünleşmek konulu bir ilham paylaşmıştım. Bu ilhamla ilgili ilhamdaşlarımızın katkıları beni çok mutlu etti. Siz de, ilhamları dönüştürdüğünüz şeyleri veya ilhamların zihninizde yaktığı kıvılcımları paylaşırsanız çok sevinirim.
Fatma Gönen, Beslenme ve diyet uzmanı
Ev bir yer değildir; bir histir.
'O; evde olma hissi, eve vardığın hissi.' Çok sevdiğim bir filmde geçiyordu bu cümleler. Bu yıl yeni yaşıma girerken tam da böyle hissettim. Evdeyim hissi. Adeta eve vardım, evimdeyim, bedenim benim evim. Ben nereye gidersem gideyim zaten evimdeyim, evim hep benimle. Ve aidiyet hissi de geldi bununla beraber, kendi bedenimde kök salmışım hissi. Buradayım; yuvamda, kendi bedenimde köklenmiş bir ağaç misali, tam da yaptığım meditasyonlarda imgelediğim gibi. Güven, aidiyet, rahatlık ve huzur. Tam bunlar üzerine düşünürken İlham Olsun geldi mailime. Bültende bununla ilgili yazıyı okuduktan sonra online olarak çalışan biri olarak deneyimlemek için dışarda çalıştığım her yere yanımda bu çok sevdiğim evimle gittim. Görüşmelerimde, yazılarımı yazarken, podcast hazırlarken evim de hep benimleydi, her yerde evimden çalışıyordum. Muhteşem değil mi? Nereye gidersem gideyim gittiğim yerlerde hep eve döndüğü zamanı hayal eden, evinin özlemini duyan, bir an önce eve dönmek isteyen biri olarak bu bana çok iyi geldi. Artık gittiğim her yere böyle gideceğim :) Son olarak evle ilgili çok sevdiğim bir sözü paylaşmak isterim, sizlere de ilham olur belki. 'Ev bir yer değildir; bir histir.' Ne dersiniz, siz evde misiniz?
Dr. Bahar Eriş, Eğitimci/Yazar
Vazo ve çiçek mesajın bana Ece Temelkuran’ın İyilik Güzellik kitabından şu kısmı çağrıştırdı:
“Bir sürü insanla konuşuyorum, altı aydır çölün ortasında duruyorlar. Berbat koşullar. Bebekleri, ayaklarından çadır direklerine bağlıyorlar ki çölde kuma bulanmasınlar. Su az, yemek az ve akıl almaz bir sıcak. Herkes sorunlarını anlatıyor. Ama bir kadın çadırının önünde üç yaşındaki çocuğuyla sanki dünyanın tüm huzuru onun içinden fışkırıyormuş gibi oturuyor. Kendine bahçe yapmış. Kalp şeklinde bahçenin sınırı, dağıtılan plastik su şişeleri tersine kuma sokularak çizilmiş. Bahçede, kampın yakınlarından develeriye geçen Berberilerin aldığı tohumlardan yeşerttiği bitkiler var. Sapsarı kumun, kumun rengini almış çadırların ortasında yeşil olan tek şey bu bahçe. Diğerlerinin ona nasıl gülüp geçtiğini izledim bir süre. “Kıyamet kobarken” çiçeğe böceğe sardığı için, lüzumsuz bir estetik kaygıyla, böyle bir lükse kendini kaptırdığı için kadına nasıl baktıklarını… Güzellik ne acayip bir şeydi çölün ortasında.”
Son olarak
Instagram’da ve Linkedin’de bolca ilham paylaşmaya devam ediyorum.
Sevgilerimle
Özgür Alaz
Gelecek ilhamolsun’larda ve arşivdeki yüzden fazla ilhamda tekrar buluşmak üzere.
harika ✌️