Hayır Tolstoy: “Tüm muhteşem hikayeler, yolculukla değil; yeni bir yol yapılması veya bulunmasıyla başlar”
ilhamdaşlarım merhabalar. Bu hafta düşünme ve görme biçimlerimiz için üç yeni ilham paylaşıyorum. Yorumlarınızı, sizdeki yansımalarını ve paylaşımlarınızı merak ediyorum.
Her fikir, bir soru sormaktır…
Ve her fikrin bir soru sormak olduğunu görmek, her fikrin bir eylem olduğunu da anlamaktır.
Fikir ve eylemi ard arda gelen iki ayrı şey olarak değil, birbirine dönüşen ve birbirini çeken iki süreç olarak tahayyül etmektir.
Örneğin, yeni bir teknolojinin, yaratıcı kullanımıyla ilgili bir fikir gördünüz.
Bu bir fikir midir? Fikirdir. Ancak, bu fikir, aynı zamanda “Ben bu yaratıcılığı, bu teknoloji kullanımını işime nasıl taşıyabilirim?” gibi bir soruyu sormaktır. Bu soru ile birlikte bütün olarak bir fikirdir.
Fikrin içindeki soru, onu eyleme dönüştüren, onun arayışını devam ettiren kıvılcım gibidir.
Her fikrin doğal sorusu, yalnızca o fikri nasıl eyleme geçirebileceğiniz sorusuyla da sınırlı değildir.
Belki fikrin doğal olarak sorduğu sorular sizin için örnekleri bunlar olabilir.
Fikri iyileştirmek için sorular…(Nasıl daha iyi olabilir? Fikrin yeni versiyonu ne olabilir?
Fikrin eksikliklerini sorgulayan sorular… (Fikrin dayanıklılığı nasıl? Fikrin çelişkileri neler?)
fikrin diğer fikirlerle ilişkilerini… (bunun gibi başka hangi fikirler var? Diğer alanlarla ilişkileri?)
Fikirlerin doğal soruları, zihnimizin dna’sı gibi de görülebilir belki de…
Fikirlerin doğal sorularının farkına var, fikirlerin doğal sorularını düzenle ve böylece; zihnini düzenle, fikirleri işleme biçimini ve eylemliliğini dönüştür.
“Medium is the design” (sözünü de ben söylemiş olayım.)
Marshall Mcluhan’ın “Medium is the message” sözü, günümüz iletişim dünyasını en doğru tanımlayan tespitlerden olmuştur. (Masal bağlamında, bu sözle ilgili paylaştığım ilhamı, sıkı okuyucular hatırlayacaktır.)
Bugün Next Academy’de Özlem Kestioğlu’nun 5G konulu sunumuna katıldım. 5G, en basit tarifiyle şimdiki 4G networkunun hızının kat be kat artmasıdır. Düz mantıkla, 5G geldikten sonra, bant genişliği artacak, daha interaktif ve daha zengin içerikleri daha hızlı ve daha yoğun şekilde tüketebileceğiz.
Ancak A noktasından B noktasına bandgenişliğinin artması demek sadece A’dan B’ye daha hızlı erişim anlamına gelmiyor. A noktasının sadece B noktasıyla değil, diğer pek çok noktayla aynı anda bağlantı kurabilmesi anlamına geliyor. Yani başka bir deyişle, 5G, mevcut anayollara yeni şeritler eklenmesi demek değil sadece, binlerce tali yol yapılması da demek. Büyük resimden baktığınızda, yol haritasının değişmesi demek. Daha teknik dille,şebeke tasarımının, merkezi olmayan şebeke tasarımlarına evrilmesi demek.
Yani, 4G’den 5G’ye geçiş sadece hızımızı değiştirmiyor, şebekenin kendisini, tasarımın kendisini değiştiriyor.
Bir sistemde, mediumlar (aracılar, bağlantı biçimleri, bağlantı kanalları vb) değiştiği veya yenilendiği zaman sistemin kendisinin baştan yeniden düzenleneceğini bilmemiz gerek. Değişim, düz mantıkla sadece hızda ve performansla sınırlı kalmayacaktır.
Bundan sonra, böyle bir dönüşüm gördüğümüzde (sürekli sürekli görüyoruz aslında)
“Bu medium (araç, bağlantı biçimi) neleri değiştirecek?” sorusuyla yetinmeyelim. “bu medium, bütünü, yapıyı nasıl değiştirecek?” diye de sormalıyız. Bütünün yani haritanın nasıl değişeceğini merak etmeliyiz.
Tolstoy, “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir...” demişti.
Hayır Tolstoy: “Tüm muhteşem hikayeler, yolculukla değil; yeni bir yol yapılması veya bulunmasıyla başlar”
İlişkileri, “Birlikte Serüven” olarak görmek
Geçtiğimiz hafta FlapsClub youtube kanalında Felsefe ve Tıp üzerine bir video izledim. Videoda geçen “Felsefe ve tıbbın birlikte serüveni” deyişini çok değerli buldum çünkü hayatı ilişkilerle anlamlandırıyoruz. Bir şeye anlamını veren şey onun içinde olduğu ilişkiler. İlişki biçimleri üzerinde düşünmek bu yüzden önemli… İlişki biçimleri hakkındaki varsayımlarımız, hayatımızı nasıl anlamlandırdığımızı belirliyor.
İki şey arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarız? Gelin buna üç farklı şekilden bakalım.
***
Bunun giriş seviyesi şöyledir.
A ve B iki ayrı noktalar.
A ve B arasında sabit bir ilişki var.
A’dan şunu şunu yaparsam B’ye ulaşacağımı bilirim.
Yani A ve B sabit. Akış Sabit.
A ve B noktası arasında düz yolda sabit hızla bisiklet sürmek gibi.
Bu bakış açısı, en temelde anlık fotoğraf çeker.
“A’dan şunu şunu yaparsam B’ye ulaşırım” diye düşünürüz, ama B’nin hep aynı yerde kaldığını varsayarız. Oysa ne A, ne de B aynı yerde kalır.
***
Bu ilişkinin diğer türü
A ve B sabit. Akış değişken
Yani A’dan şunu şunu yaparak B’ye ulaşacağını bilirsin.
Ama şunu da bilirsin. A’dan B’ye yolculuğun değişken. Kimi zaman hızının yavaşladığı yokuşlar var, kimi zaman hızlandığın inişler var.
Bir anlamda A ve B arasında engebeli bir yolda bisiklet sürmek gibi.
“Hayat, bir yolculuktur” derken aşağı yukarı böyle bir metafor kullanıyoruz.
Yine ne A, A’da kalıyor, Ne B, B’de kalıyor. Günümüzün hızlanan kaos ortamında.
***
Bu ilişkinin anlatmak istediğim son türü ise, birlikte serüven şekli.
Burada A ve B’de değişken, Akış da değişken.
A ve B arasındaki ilişki ne tavuk yumurta, ne de yumurta tavuk ilişkisi.
A ve B birlikte ve birbirini etkileyerek hareket ediyor.
Ne A, A’da kalıyor, ne de B B’de kalıyor.
Önceki örneklerde bisiklet örneğini vermiştik ve anlatılan dünyaların karada olduğunu varsaymıştık.
Bu dünya ise daha çok dalgalı bir deniz üzerindeki iki nokta gibi.
A’dan B’ye “şunu şunu yaparsam ulaşırım” diyebileceğiniz anlık bir formülünüz yok, formül sürekli yenileniyor.
İki şey arasındaki ilişkiyi, düz nedenselliğin ötesinde “birlikte serüven” olarak görmek, Galileo’nun “güneş, dünya etrafında değil; dünya, güneş etrafında dönüyor” dediğinde dünyaya bakışımızın değişmesi gibi, hayata bakışımızı değiştirecektir.
Bu haftaki üç ilham şimdiden ilham olsun.
Önceki bültenlerde de zamansız benzer ilhamlar paylaşmaya çalıştım. Eğer sonradan keşfettiyseniz, önceki bültenleri de zamansız şekilde okumanızı isterim.
Sevgilerimle
Özgür